Bu ayki yazımı Polonyalı Sürrealist Sanatçı Zdzislaw Beksinski’ye ayıracağım.
Baş yapıtlarıyla yaşadığı 1970 ve sonrası dönemde HR Giger kadar dikkat çeken sıra dışı bir sanatçı olan Beksinski, 2005 yılında atölyesinde trajik şekilde hayatını kaybedene değin eserleriyle kendinden söz ettirmiş bir duayen.
Beksinski eserlerinde yaşam, ölüm, evrim, çürüme, yozlaşma gibi kavramları sıra dışı şekilde resmeden bir sanatçı. Her eserinde bizi başka boyutlara götüren sanatçı, kullandığı renklerde daha çok pastel tonları tercih etmiştir.
Eserlerinde teknik olarak klasik yağlıboya tekniğini tercih eden sanatçı, fırça vuruşlarında mükemmeliyetçiliği tercih ederek, detay seviyesini resimlerinde yukarılara taşır. Yüzey olarak ise tuval kullanmayı tercih etmiştir.
En dikkat çekici eserleri, yaşam ve ölümü sorguladığı eserleri olmuştur. Konu seçiminde seçici olan Beksinski’nin eserlerinde yoğun olarak Post Apokaliptik (Kıyamet Sonrası) ortamlar egemendir. Eserlerinde yaşam, ölüm, evrim, çürüme, yozlaşma gibi kavramları Post Apokaliptik bir ortamda resmetmektedir.
Koyu ve derin pastel tonlar kullanan Sanatçı, bunu yoğun detaylar içeren renk valörlerinin olduğu bir renk skalasıyla bütünlemektedir. Gölgeleme için kullandığı siyah tonlar ölümü ve çürümeyi sorgular niteliktedir. Eserlerinde kullandığı kompozisyon stili ise adeta izleyiciyi hipnotize ederek resmin içine çeker gibidir.
2005 yılında atölyesinde resim yaparken biri 19, öteki 16 yaşında iki kafadar gencin atölyesine izinsiz girip kendisinden borç para istemesi sonucu, Beksinski verecek parası olmadığını söylemesi ve oğlanların ailesine telefon etmesi ve bu durumu telefonda onlara bildirmesi üzerine defalarca göğsüne ve başına aldığı bıçak darbeleri ile atölyesinde hayatını feci şekilde kaybeder. Olay hakkında Polonya Mahkemesinde davalar hala devam etmektedir.
1970 sonrası 1990’ların sonuna kadar uzun bir döneme damgasını vuran sanatçı, eserleriyle halen kendinden söz ettirmekte ve ailesinin düzenlediği sergiler ile eserleri halen hayranları ile buluşmaktadır.
Can Emed
