Zamanın Duygusal Ritmi: Nostalji ve Modernizmin Dansı

"Cem ile bu şarkı üzerine konuşurken, aslında sadece bir müzikal anlatıdan değil, bir çağın ruhuna tutulmuş aynadan bahsettiğini hissettim."

0
Cem Başkaya - Biter mi Sandın?

Müzik, zamanın ötesine uzanan bir dil…

İçinde sessizliği, çığlığı, öfkeyi ve dönüşümü barındırır.  “Biter mi Sandın?”, Cem Başkaya’nın ruhundan süzülen bu çok katmanlı dille, dinleyiciye bir davet sunuyor: Düşünmeye, hissetmeye ve belki de en önemlisi, kendi boşluklarına tahammül etmeye…

Cem Başkaya, müziğiyle sadece notalar arasında gezinen bir besteci değil, aynı zamanda çağının ruhunu anlamaya ve anlatmaya çalışan bir hikaye anlatıcısı. Kendine has yaklaşımıyla, modern dünyanın hızla tüketilen dinamiklerine karşı bir duruş sergiliyor. Onun müziği, kelimelerle ifade edilemeyen duyguları hem sade hem de derin bir biçimde dinleyiciye ulaştırıyor. Türkiye’nin müzik ekosisteminde özgün bir ses olmayı başarırken, yaratıcılığıyla diğer müzisyenlere de ilham verecek bir yol çiziyor. Cem, sadece müziğiyle değil, duygulara dokunan dürüstlüğü ve düşünce derinliğiyle de hatırlanmayı hak ediyor.

Cem ile bu şarkı üzerine konuşurken, aslında sadece bir müzikal anlatıdan değil, bir çağın ruhuna tutulmuş aynadan bahsettiğini hissettim. Cem, modern insanın tahammülsüzlükle doldurduğu boşluklara dikkat çekerek diyor ki:

“İnsanın kendine tahammülü kalmayınca hiçbir şeye kalmıyor. Sözsüz anlar, bazen bir parçanın en güçlü yanı olabilir. Tıpkı Barış Bıçakçı’nın dediği gibi; ‘Resimdeki bütünlüğe ulaşmak istiyorsan, boşluğa tahammül etmen gerek.’ Müzikte de bu böyle. Sözlerin bittiği yerde duyulacak çok şey var ve bu sessizlikleri doğru şekilde aktarmak, müziğin bir parçası. Bu çaba, insanı uzun vadede iyi hissettiriyor.”

Cem’in bu sözleri, Türkiye’nin hızla değişen müzik ekosisteminde bir nefes gibi. Tüketimin hızına direnç gösteren bu şarkı, “boşlukları doldurma” çabasının yerine anlamı koyuyor. Çünkü müziğin gücü, sadece bir melodide değil, o melodinin arkasında taşıdığı duyguda saklı.

Türkiye’de Bir Yön Arayışı: “Biter mi Sandın?”

Cem Başkaya’nın müziği, sadece dinlenip geçilecek bir şarkıdan fazlası. Türkiye’nin müzik sahnesinde elektronik ve akustik sesler arasında gezinen, ama özünde sözü ve duyguyu merkeze koyan bu şarkı, kendi çağının dışına taşmayı başarıyor. Cem, bu noktada modern müzik üretimiyle olan ilişkisinden şöyle bahsediyor:

“Elektronik müzikle ilişkim çok yeni. Ufuk Önen’in ‘Synthesizer Teknolojileri ve Programlama’ kitabıyla başlayan bir merak diyebilirim. Ama derdimi anlatırken gitar hala benim için en rahat yer. Bilgisayarda oluşturulan seslerin yapay zeka ürünü olması da ayrı bir ironi katıyor. Bu yapı, sürekli ilerleyen ve eklenen bir melodiyle birlikte bir patlamaya doğru sürükleniyor. Hislerim ve öfkem, bu melodik yapıda kendini buluyor.”

Bu sözler, Türkiye’de müzik üretiminin yeni yollar aradığı bir dönemde, Cem’in yaratıcı cesaretini ve deneyselliğini gözler önüne seriyor. Sadece bir parça yaratmak değil, aynı zamanda müzikal anlatının içine kendini yerleştirmek… İşte, “Biter mi Sandın?”ın Türkiye’nin müzik ekosisteminde özel bir yer edineceğine dair ipucu tam da burada. Cem’in ortaya koyduğu bu yaklaşım, yeni müzisyenler için de bir rehber niteliğinde: Duygularını sade, dürüst ve cesur bir şekilde ifade edebilmek.

Tekrar Eden Bir Soru: “Biter mi Sandın?”

Şarkının kalbinde yer alan ve bir mantra gibi tekrar eden bu soru, hem dinleyiciye hem de zamana meydan okuyor. Cem, bu sorunun alt metnini şöyle açıklıyor:

“Bunu yazarken derdim biraz da iletişimin ortadan kalktığı bu dönemde insanları utandırmak. Artık kimsenin ne bir şarkıya, ne de başka birine ayıracak vakti kalmadı. 10 saniyelik videolarla beslenen bir ruh dünyasında yaşıyoruz. Bir kitap, bir film, ya da 7 dakikalık bir şarkıyı bitiremeyen insanlara bakınca, bu sorunun bir öfke çığlığı gibi duyulmasını istedim. Ama bu böyle bitmeyecek. İyi hissetmek için gerçekten değer verdiğimiz şeylere vakit ayırmamız gerek.”

Cem’in bu isyanı, müzik dünyasında bir farkındalık çağrısı gibi. Hızla tüketen bir toplumun içinde, müziği sadece “eşlik eden” bir unsur olmaktan çıkarıp, ruhun bir parçası haline getirme çabası.

Zamansızlık ve Dans

Şarkıyı konuşurken Cem, bir sinema sahnesinde canlanan bir hikayeden bahsediyor:

“Thomas Vinterberg’in ‘Druk’ filmindeki final sahnesi geliyor aklıma. Mads Mikkelsen’in her şeyden vazgeçip delice dans ettiği sahne… Orada ‘Biter mi Sandın?’ın elektronik kısmı çalsa, nasıl olurdu acaba? İnsanların hem özgürlüğü hem de tükenmişliği aynı anda hissettiği bir an…”

Bu ifade, şarkının zamansızlık arayışını çok güzel özetliyor. Bir yandan hayatın karmaşasına inat, dans etmeye davet eden bir melodi; diğer yandan yitip giden anlara bir ağıt gibi.

Cem Başkaya’nın müziği, Türkiye’nin müzik sahnesinde yeni bir soluk. Hem dürüst hem derin… “Biter mi Sandın?”, sadece bugünün değil, geleceğin müzisyenlerine de “boşluklarla barışmayı” hatırlatan bir eser olarak hafızalarda kalacak.

Son olarak Cem’in dinleyiciye bırakmak istediği iz sorusuna yanıtı, her şeyi özetler nitelikte:

“Hiçbir ize burnumu sokmak istemem. Ama mutlaka dans etsinler isterim. O yüzden ter izleri diyelim.”

Ve soruyoruz: Gerçekten biter mi sandın?

Belki de bu sorunun cevabı, dans eden bir ruhun izlerinde saklıdır.

Tekin Kaya
Önceki İçerikCheddar Boğazı’nda şok edici keşif
Sonraki İçerik“Rüya Mağaraları” üzerine Serina Haratoka ve Denizhan Özer ile söyleşi
Abone Olun
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments