Hava soğuk;sevimsiz..hafif hafif bir yağmurda ıslanarak,merak içinde gidiyorum
Sultanahmet’e..Zakir’i izlemeye..Yolun kendisi zaten havaya sokuyor inceden..diyorum ki güzel olacak..mutlu ayrılacağım..ayrılıyor muyum?bekleyin..anlatacağım..
Nedense muhteşem yön bulma duygumu kaybetmiş,belki hayatın içinde, duygularımın da içinde kaybolarak sonunda buluyorum oyunun oynanacağı garajı..sabırsızım..
eş zamanlı olarak iki ayrı oyun var..hangisine girsem,aklım diğerinde kalacak sanki diyorum..”Ali Ilgaz’a mı,arkadaşlarına mı geldiniz?” diyorlar..”Arkadaşlarına..” diyorum..Aklım Ali Ilgaz’da bir yandan..Oyun başlıyor..Ali Ilgaz’ın arkadaşları O’nu anlatıyor..Onun heyecanlarını,korkularını,telaşını,telaşsızlığını,sessizliğini anlatıyorlar..gülüşlerini,çığlıklarını..Ah Ali Ilgaz,bir güzel çocuk..insan..dokunuyor kalbime yolu,yolculuğu..Duvarda asılı çerçeveden dinliyorum O’nu..Yarinden,yareninden..ailesinden..anlatıyorlar bir iyilik güzellik hikayesini..Kah bir türkü sızlatıyor burnumun direğini,Ali’yi özlemişcesine..kah bir mektubun kelimeleri..kalıyor gitmiyor sızı epey bir süre..belli belirsiz Ali’nin sesini duyuyorum
öteden..aklımın kaldığı yerden..bu bana hayatın kendisi gibi geliyor..zaten herşey aynı anda aynı güçle varoluyor hissini hatırlatıyor..Aslında Ali şimdi gidiyor,ona veda ediyoruz diyorum..susuyorum..susmaya devam ediyorum,konuşmaya kalksam Ali’nin çığlığı olurum diye geçiriyorum içimden..”Hayat devam etmek zorunda mı?”
Kalanların ıssızlığını görüyorum,gitmek ne zordur ama değil mi Ali demek istiyorum onun yüzünü ellerime alıp,gözlerindeki cesarete bakarak…içimden diyorum…öteden Ali Ilgaz geliyor o sırada;geziniyor kelimelerin arasında,arkadaşlarına bakarak..geçmişine bakarak..kalbimde bir ağırlık çıkıyorum;sus pus..
Ertesi gün,hava yine soğuk,sevimsiz..hafif hafif bir yağmurda ıslanarak merak içinde gidiyorum Sultanahmet’e..Bu sefer, ”Ali Ilgaz’a geldim” diyorum..Ben Ali Ilgaz’ı tanıyorum diyorum..içimden..öyle bir hisle biniyorum garajdaki otobüse..eski,küçük bir otobüs..üçüncü sıraya oturuyorum..karanlık..dışarda Chaplin’i görüyorum..O,Ali’nin yakın arkadaşı..Ali geliyor;aynı zamanda Umut..Anlatıyor Ali’yi..Aziz’i..kalbime dokunuyor..bu sefer bir yaşamla bir oyun eş zamanlı ilerliyor..yaşamın sahiciliği,oyunun sahiciliğine karışıyor..katman katman büyüyor,genişliyor..sarıyor..Hiç olmaya cesaret etmiş,uçsuz bucaksız olmuş bir insanla göz göze geliyorum..Seni anlıyorum demek istiyorum O’na,belki de diyorum..seni tanıyorum demek istiyorum..hatta özlüyorum bile..Dünyayı değiştirmeye meyletmiş bir özgürlük direnişçisini,gözleri pırıl pırıl parlayan,sesinden soluğundan iyilik fışkıran bir devrimciyi uğurluyorum mola yerinde..otobüsüne binerken ardından el sallıyorum..hava hala sevimsiz,hafif hafif ıslanan kirpiklerimle..
bu hikaye büyüyor da büyüyor içimde..
peki nesini sevdim..?
onca güzel cümlenin bir araya gelişindeki ahengi sevdim..oynayan herkesin inancını sevdim..ama işin iyiliğinden çok ; işin içindeki iyiliği sevdim..”
*** Galata Perform prodüksiyonudur.
Yazan-Yöneten: Ahmet Sami Özbudak
(“İmdat Halk Geliyor ” projesi kapsamındadır)
Ben Ali Ilgaz / Oynayan: Ersin Umut Güler
Ali’nin arkadaşları /Oynayanlar: Barış Gönenen,Batur Belirdi,Erol Babaoğlu,Ilgın Sönmez,Koray Kadirağa,Nazlı Bulum
Hareket / Performans: Mert Kayacık
Müzik Tasarım: Ahmet Çaplı
Işık Tasarım: Melis Karaman
Pervin Bağdat