Sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Başlıkta sorduğum “Yasal müzisyen olmak, bağımsız müzisyen olmaya engel mi?” sorusunun yanıtı: değil. Tam tersi yasal müzisyen hakkını arayabilen, savunabilen müzisyendir; tam da bağımsızlık tanımına uygun olarak.
Oysa bağımsız müzisyenlerin çoğu yasal değil. Ve ben bu yazımda bunun dezavantajlığa dönüşen hikayesini aktarmaya çalışacağım.
Geçtiğimiz hafta djital müzik dağıtım platformu Amuse, Eylül 2021’e kadar biriken telif ödemelerini yapamayacağını açıkladı. Ve yazdıklarından anlaşılıyor ki bu sadece Türkiye’deki müzisyenleri kapsıyor.
Sadece Amuse de değil aslında Türkiye’de resmi olarak tanınmayan, vergilendirilmeyen tüm dağıtım şirketleri bu riski taşıyor; üstelik bunun için işlerinin bozulması, iflas etmesi falan da gerekmeksizin başka ülkelerin müzisyenlerine ödemeleri yapılırken Türk Müzisyenleri bu gelirlendirmenin dışında tutulabilir. Çünkü bu uygulamalar Türkiye’de yasal olarak tanınmıyor. Yasal olarak tanınmadığı için yükümlülüğü de Türkiye sınırları içinde yok gibi bir şey. Müzisyenin hakkını arayabileceği yasal bir ortam olmaması bu tarz müzik dağıtım platformlarının en büyük dezavantajı.
Amuse’un yaptığı açıklama ise kısa vade iyi kazanç gibi görünen şeyin uzun vadede neye dönüşebileceğinin müzisyen açısından ilk işareti.
Şimdi bu ön giriş sonrası iğneyi de çuvaldızı da biraz batıracağım izninizle.
3-5 puan fazla oran için tercih edilen bu firmalar aslında büyük dağıtımcıların altyapısını kullanarak dijital dağıtım yapıyor. Ana dağıtımcının veremediği kazancı, ondan nemalanan yan kuruluş veriyorsa bunda zaten mantık aranmamalı.
Toplumun her alanındaki en büyük problemimiz olan birlikte olamama ve sistemleşemememiz müzik sektöründe de var ve bunun zararlarını son pandemi süreci daha da ortaya çıkardı. Gördük ki; müzisyenler kısa vadede daha iyi kazandırdığını düşündüğü sistemlere yönelirken, meslek birliklerinden, Kültür Bakanlığından, müzisyen olarak kendisini kayıt altına aldırabileceği her türlü sistemden uzaklaşmış.
Bu arada adı geçen sistemler, meslek birlikleri doğru çalışıyor mu? Kesinlikle hayır ama bunun karşılığı bu sistemden kaçmak olunca müzisyenler zor zamanlarında olduğundan da daha yalnız buldu kendini. Keşke müzisyen kötü ve iyi çalışmayan sistemlerden kaçıp bireysel çıkarları yeğ tutan ama yasal olmayan ortamlara yönelmek yerine var olan sistemleri iyileştirebilmek için birlik olup, savaşabilseydi.
Kabul edelim, sistemi eleştiren kim varsa o sistemin açığından kendisine bir çıkar bulduğu zaman yoluna oradan devam ediyor. Kendini bir şekilde kurtarıp hatta kamuoyu oluşturabilecek isimler haline dahi gelseler, kendi tatlı dünyası uğruna koca bir müzik dünyasının geleceğini yok sayabiliyor. Oysa o da uzun vadede kazanamayacak. Çünkü ben egosu bize dönüşmeden kimse kazanamaz. Kısa vadede günü kurtarmalar diyarı ülkemizde konu müzikse ne konser salonu, ne yapımcı, ne menajer, ne prodüktör ne müzisyen kimse kazanmıyor deniyor.
Peki kim kazanıyor? Asıl suçlu kim? Kimse kazanmıyorsa herkes suçludur ve çözüm de meslek birliklerinin bir araya gelerek Kültür Bakanlığı ile yeni dijital dünyaya uygun bir telif yasası çıkarmasıdır. Bunu meslek birliklerine yaptırabilecek güç de müzisyen birliğidir.
Yok, böyle olmuyor, sistem bozuk diye ağlamaya devam edelim, genele yararlı akılcı çözümler üretebilen ve uygulayabilen çoğunluk olmayıp kısa günün karında hep birlikte kaybetmeye devam edelim diyorsanız, peki.
Dipsel not: Yazıma konu olan Amuse vb şirketlerin çalışma sistemleri başta olmak üzere yazımı hazırlarken birçok detaylı bilgi edindiğim, yazı bitiminde de yaptığı düzeltmeleri ile doğru içerikte bir yazı olmasına büyük katkısı olan canım Burak Demirsaran’a özel teşekkürlerimi sunarım; iyi ki var.
Beyza Cumbul