Kelime anlamı olarak Tenet; bir teorinin dayandığı ana ilke anlamına gelir. Ana ilkesini bilimsel bir teoriden alan filmin konusu şimdiki dünya ortalamasının çok üstünde, bir nesnenin veya insanın enerjisinin tersine evriltilmesi hipotezine dayanıyor. Heybesinde multidisipliner bütüncül bilimsel bakış açısı taşıyanlar içinse film görsel bir entelektüel hazza dönüşüyor. Ayrıca böyle bir filmin ve hikâyenin üretilebilmesi gene bilimin üretildiği coğrafyalardan çıkabilir diyerek girişi çok uzatmadan konusuna geliyoruz.
“Uluslararası casusluğun alacakaranlık dünyasında, The Protagonist (Kahraman) olarak bilinen isimsiz bir CIA ajanı, Tenet adlı gizemli bir organizasyon tarafından gerçek zamanın ötesinde gelişen küresel bir göreve katılmak üzere işe alınır. Görevi: ön tanıma yeteneklerine sahip Rus oligarkı Andrei Sator’un III. Dünya Savaşı’nı başlatmasını engellemektir. Kahraman yakın zamanda olacak olan bu tehdide karşı koymanın bir yolu olarak “zamanı tersine çevirme” sanatında ustalaşacaktır.”
“Alacakaranlık bir dünyada yaşıyoruz. Gün batarken dostun yoktur.”
Film kadrosunda Kahramanımız’ı canlandıran Denzel Washington’ın oğlu John David Washington, Neil’i canlandıran ve artık Alacakaranlık serisinden sıyrılan Robert Pattinson, Kat’i canlandıran Elizabeth Debicki yer alıyor.
Filmin incelemesine baktığımızda ise film 3 farklı zamanda geçiyor. Birincisi Neil’in (Robert Pattinson) geldiği Protagonistin geçmişindeki gelecek, ikincisi Protagonistin şimdiki zamanı, üçüncüsü ise Protagonistin şimdisinin geçmişinde geçiyor. Parça parça olarak değil de bütüncül olarak filmi izlediğimiz için film şimdiki zamanda, gelecekten gelenle geçmişe ilerlerken, geçmişteki gelecekle şimdiyi ve geleceği yaratıyor.
Bu karışık gibi gözüken durumda ise yönetmen bize şu replik ile fısıldıyor:
“Lineer mantıkla düşünmeden edemiyorsan helikoptere binme.”
Görevi; hayatta kalmak ve hayatta kalarak dünyayı yok olmaktan kurtaracak olan kahramanımızın seçilme sebebi ise zamanda evriltilmiş olan nesneleri içgüdüsel olarak en iyi hissedebilen kişi olmasıdır.
“Neden sonuçtan önce gelir. Hayır, sadece biz zamanı öyle görüyoruz.”
Daha önce izlediğimiz Inception ile hikâye katmanlamasını, Interstealler ile konunun bir teoriye dayanmasını filmlerinde bize gösteren dahi yönetmen Christopher Nolan Tenet filminde ise tüm bu malzemeleri kullanarak doruğa çıkıyor.
Kuantum elektroniği konusunda Nobel ödüllü Richard Feynman ile gene kuantum fizikçisi John Archibal Wheeler’ın pozitronun zamanda geri giden elektron olduğu fikri filmin Tenet’i olduğunu da söyleyelim.
“Nesnelerin entropisini tersine çeviren bir teknoloji.”
Filmin tam açılımlı konusunu; Gelecekte Tenet’i bulan bilim insanları onu geçmişe saklarlar ve gelecekte gün yüzüne çıkmasın diye geçmişte dolaşıma devam etmesini isterler. Fakat Rus oligarkımız ölmek üzere olduğundan gelecektekilere hizmet eder ve tüm dünyanın evriltilmesiyle dünyayı yok etmek ister. Kahramanımızın görevi ise Tenet’i bulunduğu yerden çıkartarak dünyanın yok olmasını önlemektir. Bu arada bir annenin çocuğunu koruyarak hayatta kalma içgüdüsünün gücünden de yararlanır diye de basitleştirebiliriz.
“Olan Olmuştur.”