IV. Sanat ve Antika Fuarı’nda Kelimeler-Hikayeler-Odalar Diorama serisi ile OvooArt LA1 Kırmızı Elma Standında yer alan Mehmet İlhan GÜL ile Taşkışla koridorlarındaki ayaküstü sohbetlerimizi Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’ne taşıdık. IAAF İstanbul açılışında Sevgili İlhan ile akademik ilerleyişi, Sanat Yönetimi lisans eğitimi akabinde geliştirdiği sanat pratiği, üretimlerini gerçekleştirdiği Mail Art ve Dioramalar hakkında ilham verici bir sohbet gerçekleştirdik. Yaklaşık iki yıldır üzerinde incelikle çalışarak hayata geçirdiği Kelimeler-Hikayeler-Odalar serisinin ortaya çıkışı, eser üretimi ve çalışmak üzere seçtiği mini mekanlar üzerine konuştuk.
Eğitim kişinin sanat dünyasını oluşturma sürecinde önemli bir enstrüman. Benim üniversite eğitim sürecim 2016 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi ile başladı. Sanat Yönetimi çatısı altında başlayan eğitim hayatım şu an yine Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Sanat ve Tasarım Doktora Programı ile devam etmekte. Tabi 2016 yılında daha hayatın zorluklarını bilmeyen ve başarının kıymetine tam olarak hâkim olamayan İlhan’la şu anki İlhan arasında inanılmaz farklar var. Özellikle de sanatsal anlamda. Bu açıdan Yıldız Teknik Üniversitesi’nin hayatımdaki yeri çok önemli. Çünkü kendimi sanatsal olarak keşfetme sürecimde her zaman aldığım eğitimin yeri olmuştur. Üniversitenin ilk yıllarında, hocalarımız aracılığıyla galerilere sergi asistanlığı yapmaya gönderilirdik. O zamanki koşullarda yorucu gibi gözüken, çoğu zaman halimizden memnun olmadığımız anlar aslında şu an hayatımızın yapı taşları niteliğinde. Öyle ki, galerilerde asistanlık yaptığım süreçte sergi nasıl kurulur, sergi teması nasıl hazırlanır, sergi metni nasıl yazılır vs. gibi teknik detayları öğrenmenin yanı sıra, sergi sürecinde gördüğüm eserler ve o eserlerin sanatçıları, farkında olmadan bilinçaltımda bir dünya oluşturdu ve o dünya benim sanatçı olma yolundaki ilk adımlarımdan biri oldu diyebiliriz.
Üniversite yıllarımda bölümüm gereği sanatın daha çok yöneticilik kısmına ağırlık vermeme rağmen, sanatsal olarak üretime de bir yandan başlamıştım. Hayatımın bu dönemlerinde yeni duyduğum bir kavram olan ancak sonrasında Yüksek Lisans tez sürecimi de oluşturan Mail Art ile tanıştım. Danışman hocamın telkinleri ile başladığım Mail Art üretimlerim daha sonrasında belirli bir çizgiye oturdu. Bu alanda ulusal ve uluslararası birçok sergiye katıldım. Mail Art, sanatçılar tarafından belirlenen temaya uygun olarak gönderilen, estetik kaygıya bakılmaksızın her eserin kabul edildiği bir değiş-tokuş sanatı. Sanatsal olarak ilk üretim yıllarımda Mail Art sergilerine katılmak özgüvenimi yükseltti diyebilirim. Çünkü gönderdiğim her eser sanatsal olarak herhangi bir engele maruz kalmadan sergileniyordu. Bu açıdan üretime başlama ve devam ediş aşamaları bir sanatçı açısından önem arz etmekte. Bana göre sanatının ilk yıllarında olan bir kişi ağır şekilde eleştirilip, sergilere kabul edilmeyerek özgüveni kırılmamalı.
Mail Art ile sergilere katılırken bir yandan da kendime özgü bir çizgi oluşturabileceğim sanat dalı olan Dioramalar ile karşılaştım. 2019 yılında bir takım akademik araştırmalar yaparken karşılaştığım Diorama, beni sanatın yöneticilik kısmından üretim kısmına iten bir araç oldu. Diorama, üç boyutlu tiyatrolar olarak tabir edebileceğimiz minyatür bir canlandırma sanatı. Bu sanat ile ilgilenen bir kişi gördüğü bir sahneyi belirli oranda küçülterek tasvir edebilir, ya da hayal dünyasında canlandırdığı bir sahneyi üç boyutlu olarak yansıtabilir. Ben Diorama üretimine ilk olarak bazı basit görselleri birebir olarak yapmaya çalışarak başladım. Tabi dönüp baktığım zaman ilk yaptığım çalışmalar birçok açıdan kusurlu geliyor. Ancak kusurlu da olsa ilk yapıtlarım benim için en kıymetlileri diyebilirim. Çünkü hayatımı sanatsal açıdan değiştirecek olan alt yapıyı hazırladılar. İlk olarak evin bölümleri diyebileceğimiz bazı odalar yapıyordum. Daha sonra bir dönem dış mekân çalışmaya başladım. Bu şekilde süreç ilerledikçe kendimi hem fikir olarak hem de el becerisi olarak geliştirdiğimi gördüm. İlerleyen dönemlerde artık belirli kompozisyonlar hazırlayarak farklı mekanlar tasarlamaya başladım. Bu mekanlar genellikle hayal dünyamda canlandırdığım mekanlar. Tabi bu mekanları hayal edebilmek için görsel olarak hayatının zenginleşmesi gerekiyor. Bu yüzden farklı mekanları ziyaret etmeye başladım. Özellikle kitap temalı kafeleri, eski sahaf dükkanlarını, kütüphaneleri gezmeye başladım ve bu mekanları gezdikçe birçok yeni fikir edindiğimi gördüm. Gelelim bu fikirleri eserlere aktarma sürecime..
Diorama üretim süreci aslında zorlu ve sabır gerektiren bir süreç. Bir çalışmayı tamamlamak yapılan detaya göre bir ila üç ayı bulabiliyor. Üretime başladıktan sonra onu artık hayatımın bir parçası olarak görüyorum. Çünkü süreç ilerledikçe her an farklı bir detay düşünüyorsunuz. Gezdiğiniz yerlerde her şeye bir malzeme olarak bakmaya başlıyorsunuz. Aslında günlük yaşımınız üretiminizin bir parçası. Bu amaç ile üretmeye başladığım Dioramaların belirli bir süre sonra çevremdekiler tarafından ilgiyle karşılandığını gördüm. Bu ilgi üretim ağımı geliştirdi ve üretimlerim ile sergilere katılmaya başladım. Katıldığım sergilerde karşılaştığım olumlu geri dönüşler Diorama üretimimi de arttırdı.
Yaklaşık olarak iki senelik bir yapıt serisi olan Kelimeler-Hikayeler-Odalar serisinden bahsetmek isterim. 2021-2023 yılları arasında ürettiğim ve toplam 7 yapıttan oluşan bu seri aslında ruh hali ve mekân arasındaki ilişkiyi sorgulamakta. Genellikle edebi romanlardan ve gezdiğim mekanlardan etkilenerek oluşturduğum seri farklı psikolojideki mekanları yansıtıyor. Kelimeler-Hikayeler-Odalar serisi bizlere yaşadığımız mekanların, duygularımızı şekillendirebileceğini ve bizleri farklı ruh hallerine taşıyabileceğini hatırlatıyor. Oluşturduğum mekanlar içerisinde özellikle kitap detayına çok önem verdim. Çalışmaların büyük çoğunluğunda, çok sevdiğim ve kitaplığımdaki önemli yere sahip olan kitapları yerleştirdim. Genellikle nostaljik ve romantik sahnelerin ön plana çıktığı seri, beni yaşadığım ve özlem duyduğum hatıralarıma götürüyor. Sahnelerin her birinde bir yaşanmışlık var. Bu yapıt dizisi benim için sadece minyatür bir sahne değil; aynı zamanda ruh hali ve mekânın gerçekten büyüleyici bir deneyim yaratmak için iç içe geçtiği, edebiyatın sınırsız dünyasına açılan bir kapıdır.
Kelimeler-Hikayeler-Odalar serisi IAAF İstanbul OvooArt LA1 Kırmızı Elma Standında 19 Kasım Pazar 20:00’a kadar izleyicilerini bekliyor.
Bengisu Çaygür