Sırf sen o yola gir diyedir; ölüp ölüp dirilmelerin kim bilir….
Russian Doll / Netflix’in 1 sezon ve 8 bölümden oluşan bana göre kült, Netflix’e göre ise komedi dizisi.
Adını bizim genelde “Matruşka” diye bildiğimiz Rus oyuncağından alan dizi, isminin hakkını vermiş. Her bölüm bir parçayı daha çıkartıyor içinden; birbirinin aynılığında başlayan her diriliş sonrası gelişen farklılıklar arttıkça da birbiri ardına eklenen zincirler diziyi akıcı kılıyor.
Dizi, birçok metafor aktarıyor izleyene.
Örneğin; çözülmelerde kullanılan “AYNA”, aslında düş evreninin gerçekliğe yolculuğundaki kilit metaforuydu bence…
Konunun merkezindeki ölüp ölüp dirilmeler bile metaforsal kullanılmış gibi: “Kendini çözmezsen aynı döngüde takılır kalırsın, yaşarmış gibi görünürsün ama aslında ölürsün” mesajını vermesi bunun ispatı gibi.
Hayata bağlandığında hayat da sana bağlanır. Diziden edindiğim çıkarımlarımdan bir tanesi. Ortam aynı olsa da değerini bilmek ve ona göre davranmakla, en yakınlarına bile kör olmak arasında nasıl bir yaşamsal uzay olduğunun ispatı olmuş dizi adeta.
Yaşamak gerçekten yaşamak olmalı yoksa yaşarken ölü olmanın bir anlamı yok.
“Silkin ve kendine gel, çevrenin farkına var ve değerini bil!” mesajını oldukça dolaylı yoldan ama popüler merkezde vermiş. Ki bu farkındalık elde edilmediğinde sadece kendimize değil, çevremize de nasıl bir yok oluş senaryosu yazdığımızı da düşündürdü bir yandan.
Ölüp ölüp dirilmeler arası sıkışan zaman ve gelinen noktanın başıboş ispat çabalarına da şahit olmamız, aslında her şeyin bir anlamı olmadığını ya da anlamı bugünde veya başkalarının geçmişinde değil de kendimizde aramamız gerektiğini işaret ediyor gibi. Hem dizideki replikte de dendiği üzere “Kendinin gerçek olduğunu nereden biliyorsun?”
Russian Doll’da ele alınan konunun, benzer yapımlarda genelde çok ciddiye alınıp, derin derin işlendiğine alışmışım sanırım; bu yüzden yıllardır üzerine kafa yorup, benzer senaryolu bir dolu şey seyrettikten sonra, konunun bu kadar hafif işlendiği bir dizi olması ve neredeyse bir günde bitirilme kapasitesi, izleyende üzerine çok da düşünülmeyecekmiş hissi yaratıyor olabilir.
Zira paralel evren, zamanın bükülmesi, zamanda geri dönüşler gibi konulara dikkat kesilen yapımlar izlenme sonrasında; ilgili konuda okunan, araştırılan bir tema haline gelirken, bu dizi sonrası öyle bir etki olmadı bende.
Belki merak düzeyi düşük tutulan popüler senaryo yapısı nedeni ile, belki dediğim gibi reelde oluşan tekrarsal döngülerin bile aslında yaşamsal sorunları çözmeye meyilli yapısı nedeni ile.
Çünkü fark ettim ki bu tarz konulu filmleri izlerken karşıdan izleyenken, bu dizide dizinin içine girmem çok kolay oldu.
Bir şeyi içselleştirerek izletmek de popüler yapının en önemli silahıysa ki öyle bence bu konuda başarılı olmuş Russian Doll.
Bir kere dizi belki komedi kategorisinde yer almasının da hakkını vererek, popüler bir yapıda ele alınmış. Bu nedenle, çok yüzeysellikten en derin anlama kadar hangi seviyede izlerseniz izleyin, dizi yine de keyifle seyrettirecektir kendini.
Hatta kafayı yorana da yormayana da hitap etmesi nedeniyle adını duyurmuş ve hakkında konuşulan dizilerden olmuş bence.
Quantum, zamanda takılıp hep aynı başa dönüş, bilişsel ve hatta psişik detaylar gibi gibi yoğun ve anlamsal zorluğu olan konuların, daha az kişiyi ilgilendirmesi muhtemelken dizinin sevilmesi, bu konuların da daha popülerleşmesi anlamına geliyor olabilir.
Bu iyi bir şey mi bununla ilgili başka bir yazı yazmalıyım, şimdi konum olan diziden çok da uzaklaşmadan görüşlerimi toparlamak istiyorum. Ama sanki bundan sonra bu kadar ağır konuları böylesi hafiflikte daha çok izleyecekmişiz gibi hissediyorum.
Dizinin müziklerine hiiç değinmedim değil mi? Oysa her bir parça dizinin ruhunu oluşturmuş. Ki aslına bakarsanız diziden önce dizinin final müziği ile tanıştırıldıktan sonra diziyi izlemeye karar verdim.
Benzer şeyleri izleyip, okuyup ve elbette dinleyip, karşılıklı yorumlarımızdan keyif aldığım Alp Tanata’nın gönderdiği şarkı ve sonrasında diziden bahsetmesi ile izlemeye başladığım ve dizideki tüm şarkıların gerçekten muhteşem seçilmiş olması, benim gibi bir müzik severe bu diziyi keyifle izlettiren etkenlerin başında geldi takdir edersiniz ki.
Özet olarak; dizi akıyor, kolay bitiyor düşünene düşün, istemeyene keyifli vakit sunuyor, şarkılar da muhteşem, bence izlenir.