Sanat tarihinden aldığı referanslarla, mitolojik unsurların, imgelerin, geçmişin ruhunu çağdaş bir yorumla ele alan sanatçı Ülkü Yılmaz ile üretim pratiği sanat yolculuğu ve Unnamed başlıklı solo sergisi odağında konuştuk.
Elif Hopyar: Decollage Art Space’te devam eden Unnamed adlı serginize geçmeden evvel, sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Ülkü Yılmaz: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Eserleri Konservasyonu ve Restorasyonu bölümü mezunuyum. Çok uzun yıllardır resimlerimde söz ettiğim öykümü betimlerken malzeme, teknik ve kompozisyon açısından sürekli arayış içinde olduğum bir sanat yolculuğum var. Kendimi ifade biçimlerinde konuyu yorumlamanın farklı yaklaşımlarını keşfetmek yaratıcılığım açısından son derece ilham verici bir üretim sürecine sahip olmama neden oluyor. Çalışmalarımı uzun süredir Fransa ve İstanbul arasındaki atölyelerimde sürdürürken önümüzdeki günlerden itibaren Fransa’ da daha çok vakit geçireceğim, üyesi olduğum bir sanat topluluğu ile kimi zaman grup kimi zaman da solo sergiler gerçekleştireceğim bir üretim serüvenim başlayacak.
Elif Hopyar: Decollage Art Space ile sergi fikri nasıl oluştu? Küratörlüğünü Hakan Kürklü’nün yaptığı serginizin, hazırlık sürecinden söz eder misiniz?
Ülkü Yılmaz: Decollage Art Space’i gördüğüm an son dönem üretimlerimin ruhunu en iyi yansıtacak galeri olduğunu anlamıştım. Dolayısıyla galeride gerçekleşen solo sergim “Unnamed” de şahit olduğunuz her yerleştirme sanki bulunduğu duvar için özel üretilmiş gibi bir algıya neden oluyor. Bunun nedeni resimlerin galerideki atmosferle son derece uyumlu olmasının yanı sıra aynı zamanda özel yerleştirmelere sahip video, “Artist’ s Heart” ve “Self- Icon” gibi işlerimin kurulumunda Viktorya Hanım’ ın ve Melisa Şahin’ in bir sanatçı olarak bana sağladıkları sonsuz imkanların yeri çok büyük oldu. Kendileri çalışma biçimleri açısından bir galeriden öte yalnızca bir müzenin sahip olabileceği profesyonel bir yaklaşımla sanatçı ile iletişim kuruyorlar. Böyle bir galeri ile çalışma fırsatını elde etmek kendimi hakikaten şanslı hissetmeme neden oluyor.
Elif Hopyar: Sanat tarihi eğitiminizin, sanat pratiğinize katkısınız nasıl yorumlarsınız? Konservasyon nedir sizin için?
Ülkü Yılmaz: Üniversite eğitimim sırasında okuduğum bölümle ilişkili sanat tarihini çağdaş sanat, geleneksel sanat, Cumhuriyet öncesi- sonrası ve restorasyon tarihi gibi farklı ders içerikleri ile öğrenme fırsatım oldu bu durumun elbette özellikle geçmişin eserlerinden ilham aldığım sanat pratiğime çok önemli katkısı olmuştur fakat dünyada birçok farklı şehirdeki farklı müzelerde bizzat gördüğüm eserlerin işlerime katkısının sınıf içerisinde dinlediklerimden çok daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Konservasyon, kültürel bir sorumluluk bilinci ile sadece sanat eserlerini değil, dünyamızı içinde bulunduğu bütün değerleri ile korumaktır. Sanat eseri açısından ise eserleri üretildikleri dönemdeki özgün görünümlerine yaklaştıracak uygulama ve önleyici koruma pratiklerini içerir.
Elif Hopyar: Adı Unnamed olan serginizin odak noktasına değinir misiniz?
Ülkü Yılmaz: Dillerden önce imgelerin var olduğunu bildiğimiz yeryüzünde kendimi ifade ederken bildiğim hiçbir dil yeterli olmadığı için resim yapıyorum sadece “Unnamed” de yer alan işlerim değil şu ana kadar yaptığım bütün eserlerimin odak noktasını dünyayı kalbimle gördüğüm duygularım oluşturuyor.
Elif Hopyar: Adı Unnamed olan serginizin odak noktasına değinir misiniz?
Ülkü Yılmaz: Dillerden önce imgelerin var olduğunu bildiğimiz yeryüzünde kendimi ifade ederken bildiğim hiçbir dil yeterli olmadığı için resim yapıyorum sadece “Unnamed” de yer alan işlerim değil şu ana kadar yaptığım bütün eserlerimin odak noktasını dünyayı kalbimle gördüğüm duygularım oluşturuyor.
Elif Hopyar: Serginizde farklı form ve tekniklerden oluşan yapıtların ana rengi siyah. Neredeyse zifiri karanlık atmosfere sarı, beyaz ve kırmızı eşlik ediyor. Neden siyah diye sormak isterim. Siyahın size hissettirdiklerini merak ediyorum.
Ülkü Yılmaz: Işığın olduğu yerde renkleri gördüğümüz bir evrende siyahın varlığı renklerin yokluğu iken benim duygusal açıdan kendi varlığımı bulduğum tek yer…
Elif Hopyar: Resimlerinizde antikiteden Rönesans’a, oradan sizin resimlerinize de sızan semboller de önemli rol oynamakta. Bu kavramlar bize ne söylüyor?
Ülkü Yılmaz: İşlerimi betimlerken ilhamım geçmişin müzelerde varlıklarını sürdüren eserlerinden geliyor…. Günümüzde yaşayan bir sanatçı olsam dahi Mitolojinin, Rönesans’ın, Barok dönemin, Romantizmin ve geçmişe ait daha birçok kavramın ve zamanın ruhunu yaşıyorum dolayısıyla işlerimin birçoğu çağdaş bir yoruma sahipken her birinin duygusu kullandığım sembollerle beraber eski çağlara ait…
Elif Hopyar: Serginizi ziyaret ederken, “Bellek ile unutma arasındaki ilişki, yaşam ile ölüm arasında ilişkinin aynısıdır.” diye Marc Auge’ü anımsadım. Siz bu konuda ne düşünürsünüz?
Ülkü Yılmaz: İşlerimle ilgili kişisel tecrübenizi paylaştığınız için öncelikle çok teşekkür ediyorum, bunları bilmek benim için çok değerli. Resimlerimde Siyahın kendi varlığım dışındaki her şeyi yok ettiği bir dünya yaratırken farkında olmadan kendi yaralarımın izlerini eserlerimde betimlemeye başladım… Aslında şimdiyi yaşamamız gerektiğine inanılan bir dünyada hayatta kalabilmek için geçmişin dünyasından yardım isteyerek daha çok kendimle yalnız kalmayı seçtim ve yarattığım bu dünyada birçok farklı zamana ait duygular yarattım. Benim işlerimde, hatırlamak da, unutmak da, yaşamanın ve ölmenin duygusu da o zamanlardan birine ait…