BİR KATLİAMIN gölgesinde bırakılan MÜZİK YARIŞMASI: EUROVISION
İsveç’in Malmö şehrinde gerçekleşen 68. Eurovision yarışmasını da geride bıraktık demeyi isterdim ama aslında yarışan ülkelerden ve şarkılarından daha çok olaylarını konuştuğumuz son Eurovision’un yankıları yarışma sonrasında da devam ediyor.
Eurovision’da konuşulanlar bu sene müzik olmadı. Savaşın gölgesinde birkaç sene önce Rusya’ya ambargo koyan EBU, İsrail’i bağrına basınca yarışma öncesi de müzisyenler bu durumdan rahatsız olduklarını bildirmişlerdi aslında. Ki bu karşı çıkmalarına rağmen yine de yarışmaya katıldılar. Yarışma zamanı ise kulislerde İsrailli şarkıcı Eden Golan’ın savaşı destekler açıklamaları ve genel tavrı nedeniyle rahatsızlıklarını dile getirenler ve Filistin’in yanında yer aldıklarını kamu önünde göstermekten çekinmeyen müzisyenler azımsanmayacak kadar çoktu. Hatta bu süreçte adli bir konu yüzünden yarışmadan diskalifiye edildiği açıklanan Hollanda’yı temsil eden Joost Klein’ın da aslında İsrail lobisine kurban gittiğine inananların sayısı oldukça fazla.
Final sırasında İsrail sahnedeyken; alandaki protesto seslerini bastırmak amaçlı sahte alkış sesi kullanılması gibi detaylar da tepkilerin artmasına neden oldu haliyle.
Eurovision öncesi ilk yazımda İsrail’in katılımının sadece müzik ile sınırlı olmasını dilemiştim; dileğim gerçek olmadı… Bu süreçte görünen o ki; İsrail delegasyonu da diğer ülkelerin müzisyenlerine karşı kışkırtıcı olmaktan çekinmedi.
İsveç de anlaşılan bu süreçte çok yorulmuş çünkü seneye yine kazanırlarsa yarışmaya ev sahipliği yapmak istemediklerini, çok yorulduklarını ve güvenlik açısından da çok maliyetli olduğunu açık açık belirttiği bir açıklama yaptı.
Tepkiler yarışma öncesinde olduğu gibi yarışma sırasında da devam etti. Mesela Norveç’in puanlarını açıklayacak olan Alessandra Mele yarışmadan çekildi, Belçika’nın VRT Televizyonu, Eurovision Şarkı Yarışması yayınını bölerek İsrail’in insan hakları ve basın özgürlüğüne yönelik ihlallerini kınadığı ve ateşkes talep ettiği bir mesaj yayımladı. Diskalifiye olan Hollanda jüri oylamalarını sunmadı. İsveç’in geçen seneki birincisi Looren; finali İsrail’in kazanması durumunda ödülü takdim etmeyeceğini organizasyona bildirdi. Yarışmacı müzisyenler tepkilerini net olarak ifade ettiler. Tüm bu manzaranın yansıması da ülkelerden gelen oylara yansıdı, yarışmanın jüri bölümü İsrail’e bekledikleri oyu vermedi. Aslında orada şarkı değil İsrail oylanıyordu. Ama sonrasında Times Meydanı’na kadar reklamı verilen Eden’in şarkısı halk oylaması ile ilk 5’te yer aldı. Şarkı iyiydi ama oy veren de vermeyen de şarkıyı değil, genel ortamda kendi savaş yanlılığı ya da karşıtlığına göre oy kullandı. Ki bizler Eurovision’a siyaset bulaşmasına çokça alışkın olmamıza rağmen bu kadar görünen halini sanıyorum yaşamamıştık.
Yarışmadan edindiğim siyasi çıkarımım aslında sayfalar boyu devam eder; ben yarışmadan diskalifiye olma pahasına duruşundan ödün vermeyen tüm yarışmacılarını haksızlık karşısında gösterdikleri tüm çabaya dünya barışı, hak-eşitlik ve adalet anlayışı için teşekkür ederek; yarışmanın olması gereken müzik bölümüne geçiyorum.
İsviçre adına yarışan Nemo yarışmanın ruhunu gerçek anlamda taşıyan ve o gergin ortamı sevgisiyle dengeleyen bir yarışmacı oldu. Hemen hemen tüm ülkelerle iletişime ve etkileşime geçti. Onların şarkılarını yorumladığı, kendi şarkısını başka ülkelerin müzisyenlerine yorumlattığı videoları ile sosyal medyasında sevgi pıtırcığı bir kelebek gibiydi. Tüm ülkelerle iletişime girmesi, kazandığı arkadaşlıklar Eurovision’un yarışmadan da önce gelen özelliğini adeta yeniden yaşattı.
Nemo’nun sesi çok iyi: Pop, rap ve opera gibi değişik tarzlardan oluşan şarkısının hakkını verdi. Şarkı zaten hem anlam olarak hem müzikalite olarak çok çok iyiydi. Klibi en iddialı olması bir yana Nemo’nun finalde sunduğu sahne show’u da bence muhteşemdi.
Oylama sırasında kendisine en yakın puanlı rakip ülkeler bile çekinmeden 10 ya da 12 puanı İsviçre’ye verdi. Bu da çok anlamlı bence. :))
İrlanda’yı temsil eden Bambie Thug, yarışmanın iyilerindendi. Eurovision’un gösteri sanatına da hitap eden bölümünü çok iyi temsil etti. Ayrıca yarışmanın en başından beri Filistin lehine açıklamaları ve duruşu ile diğer delegasyonları da fikirlerini açıkça söyleme konusunda cesaretlendirdiğini düşünüyorum.
İsveç, ev sahibi olarak EBU ne dediyse onu harfiyen yaptığı bir izlenim sundu ve gelen tepkileri görmezden gelen bir yayıncılık anlayışıyla Eurovision ev sahipliğini tamamladı. Başka bir ülke olsa bu seneki Eurovision iptal dahi olabilirdi ve aslına bakarsanız çok daha anlamlı bir mesaj olabilirdi bu. EBU demişken başkanı Martin Österdahl da tepkilerden nasibini aldı. Özellikle diskalifiye olan ülke Hollanda, oylamayı da sunmayınca; oyları sunma görevi kendisine düştü ve o sırada alanda yoğun tepki sesleri yükseldi.
Bu arada Eurovision gündemi hala sıcak: En son gelen bilgilere göre Slovenya ulusal kanalı RTVSLO İsrail delegasyonunun davranışları sebebiyle, Sırbistan ulusal kanalı RTS ise Joost’un haksız diskalifiye edildiği gerekçesiyle EBU’ya başvuruda bulundu. Hollanda’nın kamu kanalı AVROTOS yarışma sırasında ve yarışmadan sonra da itirazını ve haksız elendiklerini belirtmeye devam ediyor. Bana sorarsanız bu başvurular ve itirazlar final öncesi olsa, hatta ülkeler sunucularını çekmek, ekran karartmak yerine yarışmacılarını çekseler vermek istenen “Katliam karşıtı mesajları” daha etkili olurdu. Belki müziğe zarar vermek istemediler, belki şu an ülkelerine dönen ekiplerden aldıkları bilgiler dahilinde böyle bir geri bildirimde bulunuyorlar; bilemiyorum.
Ve Eurovision’dan uzak kalan Türkiye halkı bu sene Sertab Erener’in Eurovision sahnesinde yer almasıyla bir nebze teselli buldu. Sosyal medyada da en çok izlenen videolar arasında yer alan Sertab sahnesiyle yine harika bir başarıya daha imza attı.
2024 Eurovision ile ilgili bende kalanları derlediğim yazımın sonuna gelirken; tüm dünya için ezilenin, haksızlığa uğrayanın kalmadığı, sivil vatandaşın öldürülmediği bir yaşam diliyorum.
Müzikle kalın.
[…] 2 (Nouvart.net) […]