Mazi, Umut ve Pişmanlıklar Üçgeni

"Oldu bitti işte geri alınamayan tek değer zaman. Öyleyse yaşamak lazım öyle ki çok ciddiye almak yaşamı o kavgayı vermek o kitabı yazmak o yâri sevmek lazım insan misali."

0

Kim bilir belki de insanlık olarak hala uzun bir aldatmacanın içerisindeyizdir. Uzun adımlar, koşarcasına gelişler ve bir daha dönülmeyen mektep sıraları…

Günler gelip geçerken farkına varıyorum ki eski heyecanı kalmıyor bazı anların. Belki de içimizdeki çocuğu öldürdüler belki de çaldılar gençliğimizi. İnsan yaş aldıkça büyüyor belli lakin içimizdeki çocuk gerçekten ölmeli mi? Alın çizgimiz göstermekte kendini daha derinden derine ve sonra anlıyoruz bazı deyişleri…

Özlem duyuyorum oysa ki bir şarkıyı dinlemenin ilk heyecanını, ilk kez birine kalbimde sevgi beslemeyi, tebessümü mesela, şöyle diyor Oruç Aruoba:

“Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen”

Oruç Aruoba

Zaman perdesi aralanıyor ve anlıyoruz ki umutsuz günler geçmekte sonrasında hüzünler, övgüler yerine sert bir kabzanın sanki çeneye çarpışı gibi başarısızlıklar, alışılamayan ortamlar sonrası? Özlem ve mazinin eski çizgisine bir geri dönüş hikayesi mi? Hiç sanmam zaman geçiyor ve her şey kaybolup gidiyor sadece nazarımızdan bazen isimleri bazense simaları hatırlamaya çalışsak dahi geçti gitti demekten başka bir yol bir çare kalmıyor işte. Körler alfabesi ve bir bilmece annem hep derdi “giden geri gelmiyor” diye…

Zindanlara koyulmuş ve ellerime sanki kelepçe vurmuşlar gibi hissetsem de bir hayallerimiz kaldı işte malum hala vergisi çıkmadı ondandır.

Umuttu işte insandı hürriyetti niye vardı ki? Niye yaşamalı insan neden bir gaye edinmeli dalkavuklar sürüsü hüküm sürerken büyük mü büyük yerlerde neden biz küçüldük anlamadım ki? Galiba birilerini bakırdan yaratmış Tanrı birilerini ise altından.

Sanırım Nazım ustada bu mevzuya girmişti ama bilirsiniz meyve veren ağaç taşlanır:

“”Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”

Nazım Hikmet Ran

Oldu bitti işte geri alınamayan tek değer zaman. Öyleyse yaşamak lazım öyle ki çok ciddiye almak yaşamı o kavgayı vermek o kitabı yazmak o yâri sevmek lazım insan misali. Pişmanlıklarının beklediği durakta kaygıların otobüsünde yolcu olmak kolay elbette oysa fabrika kızından öğrenmiştik en güzel hayalleri…

Bir de bir konu var ki arada nesiller var kuşak farkı var çözülecek gibi değil ama ya insan çağının ötesinde ise ya da gerisinde buna kim karar verecek şimdi sorumuz şu olur herhalde tavuk mu yumurtadan çıktı yumurta mı tavuktan…

Alışmak zorunda mıyım yoksa? Ayak uydurmak birileri gibi giyinmek birileri gibi konuşmak ve oturup kalkmak birilerinin tasarladığı oyun alanında oyuncu olmaktan sıkıldım desem yalan, yoruldum desem bi hayli ama yeter desem ilkokul çocukları gibi haykırsam “Hayır!” diye olmaz mı?

Faruk Nazif Çamlıbel

Belki de büyüyoruz ya gençlik midir bilemedim:

“Anlattı erenler: Bir bahar değil,
Aşıkın ömründe bin bahar varmış.
Hicranla ağaran bu saçlar değil,
Sevgisiz kalan kalb ihtiyarlarmış…

Sorardım sırrını hiç düşünmeden:
‘Bu fani gönlümün sevinci neden?’
Beni günden güne meğer genç eden
Daima değişen maceralarmış!

Gönlümde kovalar eskiden beri
Sarışın kumralı, kumral esmeri.
Dolmadan boşalmaz birinin yeri.
Gönlümde, anladım,her dem baharmış.”

Esenlikler.

Talha Tarık Taşören
Önceki İçerikTAO’nun ilk konseri New York’ta
Sonraki İçerikBu Hafta Vizyona Giren Filmler (27 Eylül 2024)
Abone Olun
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments