İstanbul Modern’in yeni sergisi: “Zamansız Meraklar”

“Zamansız Meraklar” sergisi, 11 Ağustos 2024 tarihine kadar İstanbul Modern’de sanatseverleri bekliyor.

0

İstanbul Modern’in yeni sergisi “Zamansız Meraklar”, güncel teknolojiler ve dijital kültürün, sanatçıların düşünce ve üretim biçimlerine nasıl yön verdiğini merkeze alıyor. Sergi, 11 Ağustos 2024 tarihine kadar ziyaret edilebilir.

Dijital kültüre odaklanan “Zamansız Meraklar” sergisi, çalışmalarında özgün unsurlar barındıran ve deneysel bakış açılarını koruyarak üretimlerinde yenilikler sergileyen sanatçıları bir araya getiriyor. Yaşamlarımıza etki eden dijital dönüşümü, bu sürece tanıklık eden sanatçıların bakış açılarıyla yansıtan serginin sponsorluğunu Nescafé üstleniyor.

Sergide, dijital kültürü araştırma süreçlerinde olağan bir unsur olarak benimseyen ve yeni teknolojileri denemeyi öncelik olarak belirleyen 16 sanatçı, sanatçı ikilisi ve sanatçı kolektifinin çalışmaları yer alıyor. Mağara resimlerinden bu yana sanatın ağırlık verdiği konuları dijitalleşmenin etkisiyle ele alan yapıtlar, sanat tarihini bugünden geleceğe taşıyacak üretimler olarak inceleniyor. “Zamansız Meraklar” çoğunlukla çevrimiçi kanallarda ve dijital uygulamalarda görmeye alıştığımız üretim biçimleriyle birlikte çeşitli imge ve ifadeleri, onları farklı yöntemlerle ele alan sanatçıların yapıtlarıyla müze içinde fiziksel olarak sunuyor.

Küratörlüğünü Ümit Mesci ve Nilay Dursun’un üstlendiği sergide, Cem A., Atıf Akın, Ozan Atalan, Kerem Ozan Bayraktar, Mehmet Berk Bostancı, Cihad Caner, Yasin Arıbuğa-Toprak Fırat, Beste İleri, Alican İnal, Yelta Köm, Ebru Kurbak, Oddviz, Özcan Saraç, Ahmet Rüstem Ekici-Hakan Sorar, Meltem Şahin ve Berkay Tuncay’ın fiziksel ve dijital anlatım araçlarını kullanan çalışmaları yer alıyor.

Dijital kültürün etkilerini yansıtan çalışmalar

Sergiyle ilgili bilgi veren küratör Ümit Mesci, “Özellikle genç sanatçıların üretimlerine katkı sağlayan ‘Zamansız Meraklar’daki yapıtlar, tarih boyunca sanat üretiminde öne çıkan doğa, tarih, mimarlık, kent, kimlik ve toplum gibi konuları merkezine alıyor. Dijital kültürün etkilerini yansıtan çalışmalar, sanat tarihinin ilk dönemlerinden bugüne bir bütün olarak takip edilebilen bir anlatım zincirinin günümüzdeki halkası olarak inceleniyor” dedi. Mesci, ayrıca şunları söyledi:

“Sergi, dijitalleşmenin olanak tanıdığı ifade tekniklerinin, sanatçıların farklı temalara ilişkin bakış açılarını nasıl dönüştürdüğünü kayıt altına almayı amaçlıyor. Mutlak sonuçlara ulaşmaya değil sorgulamaya ve soru sormaya odaklanan sergi, sanatçıların araştırma ve anlatımlarındaki özgün unsurları görünür kılıyor.”

Ödüllü projeler ilk kez izleyiciyle buluşuyor

İstanbul Modern’in, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleştirdiği “Dijital Sanat Alanında Genç Üretimler” programının, serginin araştırma ve geliştirme sürecinde etkili olduğunu dile getiren küratör Nilay Dursun ise müzenin bu projeyle farklı disiplinlerde üretimlerini sürdüren genç sanatçıları dijital üretimler odağında buluşturduğuna dikkat çekti. Dursun şöyle devam etti:

“Yeni müze binamızın açılış hazırlıkları sürerken hayata geçirdiğimiz program, İstanbul Modern’in genç sanatçılarla hayata geçireceği çok yönlü çalışmaların başlangıcı niteliğindeydi. Program süresince katılımcılar tarafından hazırlanan ve müzenin bulunduğu bölge başta olmak üzere İstanbul’a odaklanan projeler de sergi kapsamında değerlendirildi. Ödül kazanarak üretim desteği alan projeler arasından Yasin Arıbuğa-Toprak Fırat’a ait “Rastlantı” ile Beste İleri’nin “SENTIMAP Istanbul” adlı çalışmalarını ilk defa bu sergide izleyiciye sunuyoruz.”

Sergi aracılığıyla genç sanatçılara destek

Nescafé’nin “Zamansız Meraklar” sergisi aracılığıyla genç sanatçıları desteklediğine dikkat çeken Nestlé Türkiye İçecekler İş Birimi Genel Müdürü Hüseyin Necdet Kalkan, “Türkiye’nin en sevilen kahvesi Nescafé olarak;  Nescafé Gold markamızla, yalnızca kahve severlere değil sanatçılara ve sanatseverlere de eşlik etmekten mutluluk duyuyoruz. İstanbul Modern’in yeni sergisi ‘Zamansız Meraklar’a sağladığımız sponsorluk aracılığıyla her alanda yaşanan teknolojik dönüşümü genç sanatçıların nasıl ele aldıklarını sanatseverlerle buluşturuyoruz. Genç sanatçıların yaratıcılıklarını ve üretkenliklerini desteklediğimiz çalışmaları hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi.

Üç çerçevede ele alınıyor

İstanbul Modern’in koleksiyonundaki ana başlıklarla ilişki kuran sergideki yapıtlar, aralarında kesin sınırlar olmayan üç çerçevede bir araya getiriliyor.

İzleyiciye aşina oldukları konuları farklı bakış açılarıyla yeniden değerlendirme fırsatı sunan sergideki ilk bölüm, dijitalleşmenin olanak sağladığı yeni anlatım olasılıklarından yola çıkıyor. Dil ve ifade üzerine yoğunlaşan bölüm, dijital araçların getirdiği yeni eleştirel düşünme alışkanlıklarına eğiliyor.

Sergideki ikinci başlık, dijitalleşmenin ve sürekli dönüşen teknolojik araçların doğa ve tarih eksenindeki tartışma alanlarını inceliyor. Bu yönelimle bir araya gelen yapıtları üreten sanatçılar, bilim ve sanat arasındaki kesişimde arkeoloji ve felsefe gibi alanları incelerken yapay zekâ ve benzer teknolojilerin de yönlendiriciliğine başvuruyor.

Sergideki son alan ise mimarlık ve kent zemininde anlam kazanıyor. İstanbul’a ait duyusal manzaralar ile kent topografyasını oluşturan ve kimi zaman görmezden gelinen bileşenler, dijital araçlar yardımıyla çözümleniyor. Bu kapsamda özel olarak müzeye ve yakın çevresine odaklanan yapıtların da yer aldığı sergi, izleyiciye farklı deneyimler sunuyor.

Sergiye özel üretimler 

“Zamansız Meraklar”da 7 sanatçı ve sanatçı ikilisine ait 8 çalışma, ilk defa izleyiciyle buluşuyor. Serginin düşünsel altyapısına cevap vermek amacıyla sergi mekânına uyarlanan diğer yapıtlar ise, serginin açılımlarını zenginleştiriyor. Cem A., Atıf Akın, Mehmet Berk Bostancı, Yasin Arıbuğa-Toprak Fırat, Beste İleri, Alican İnal ve Meltem Şahin’in sergideki yapıtları ilk defa izleyiciyle buluşuyor. Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu ve Goethe-Institut Istanbul’un destek verdiği sergiye paralel etkinlikler de planlanıyor. İstanbul Modern Mağaza da sergiye özel olarak hazırlanan bir ürün seçkisini sanatseverlerle buluşturuyor.

Sergide yer alan çalışmalar

CEM A. – “Zemin İşleri”

“Zamansız Meraklar”da sanatseverlerle ilk defa buluşacak iki çalışması yer alan Cem A.’nın araştırmalarının merkezinde @freeze_magazine adlı Instagram hesabı yer alıyor. Sanatçının “Zemin İşleri” başlıklı serisi kapsamında sergi için tabelalar üzerine yaptığı uygulamalar, müzenin farklı noktalarında izleyicilerin karşısında aniden beliriyor ve beklenmedik uyarılara işaret ediyor. Cem A.’nın müzedeki aynalara “Asıl Sensin (Ayna)” (2024) adıyla yaptığı müdahale ise internet kültürü ve müzenin mekânı arasında bağ kuruyor. 

ATIF AKIN – “Bir GAN’a (Çekişmeli Üretici Ağ) Alfabeyi Öğretmek”

Atıf Akın’ın ilk defa izleyiciyle buluşacak “Bir GAN’a (Çekişmeli Üretici Ağ) Alfabeyi Öğretmek” (2024) adlı çalışması, kavramsal sanatçı John Baldessari’nin (1931-2020) “Bir Bitkiye Alfabeyi Öğretmek” (1972) adlı videosundan yola çıkıyor. Fluxus akımının sanatçılarından Joseph Beuys’un, (1921-1986) “Ölü Bir Tavşana Resimler Nasıl Açıklanır?” (1965) performansıyla bir arada çözümlenebilecek bu video, Akın’ın bir yapay zekâyla bilgisayara alfabeyi öğretmesi merkezinde gelişiyor.  

OZAN ATALAN – “EEKKOO”

“EEKKOO” (2020) başlıklı çalışma Ozan Atalan’ın ana araştırma alanlarıyla serginin odaklandığı kavramlar arasındaki diyaloğu görünür kılıyor. Dijital olarak kayıt altına alınmış doğa, çeşitli aygıt ve programlar yardımıyla benzer görsel niteliklere sahip fiziksel yerleştirmeyle bir arada sergileniyor. Sanatın en temel tartışma alanlarından mimesis yani taklit veya öykünme kavramı, yerleştirmeyle yeni çözümleme olanaklarına kavuşuyor.

KEREM OZAN BAYRAKTAR – “Tenler”

“Tenler” (2019-2024), Kerem Ozan Bayraktar’ın üç boyutlu modelleme ya da fotogrametri gibi teknikleri kullanarak ürettiği kare prizma birimlerdeki görsellerden oluşuyor. Hayvanlarla birlikte gerçek, doğal ya da yapay nesneleri ele alan Bayraktar, bu varlıkları alışılagelmiş genetik ve yapısal sınıflandırmaların dışında yorumluyor. Bu çerçevede sanatçı, herhangi bir nesne ile memeli bir canlının biçimsel etkileşimini görünür kılıyor.

MEHMET BERK BOSTANCI – “İçbükey”

Mehmet Berk Bostancı’nın “Zamansız Meraklar için ürettiği “İçbükey” (2024) başlıklı çalışması, bir çizim makinesi olarak dikkat çekiyor. İnsandan bağımsız sanat üretilebilir mi sorusu temelinde tasarladığı yapıtla Bostancı, aynı zamanda makinelerin deterministik yani rastlantısallığa olanak tanımayan niteliklerini de sorgulamayı önemsiyor. İçinde bulunduğumuz evrenin yapısının görünenden çok daha karmaşık olduğunun altını çizen sanatçı, karşıt güçlerin ortaya çıkardığı yaratıcılık potansiyeline odaklanıyor.

CİHAD CANER – “Ben, Yeşil Mermer; Tanıklığımın ve Belleğimin Tarihi”

“Ben, Yeşil Mermer; Tanıklığımın ve Belleğimin Tarihi (ya da Hikâyesi)” (2020), Caner’in Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşmacıların arkasında gördüğü duvardan yola çıkıyor. İtalya’dan getirilen mermerle inşa edilen duvar, sömürgeci anlayışa karşı bir tarih anlatım çabası sergiliyor. Sanatçı tarih yazımının sınırlı bakış açısı sunan karakterini anımsatmak için yapıtın İngilizce özgün adındaki “tarih” kelimesinin ilk iki harfini parantez içine alarak geriye kalan “hikâye” kelimesine vurgu yapıyor.

YASİN ARIBUĞA ve TOPRAK FIRAT – “Rastlantı”

Yasin Arıbuğa ve Toprak Fırat’ın hazırladığı yazılım, İstanbul’daki 50 farklı noktadan gelen görüntüleri işliyor ve “Rastlantı” (2024) başlıklı yerleştirmeyle sürekli dönüşen canlı bir kolaj olarak izleyiciye sunuyor. Arıbuğa ve Fırat, tasarladıkları çalışmayla öngörülmeyen bir hızla genişleyen İstanbul’un, barındırdığı farklı kültürel ekosistemler arasındaki etkileşime ne kadar izin verdiğini sorgularken kenti diyaloğa davet eden çok boyutlu bir yerleştirme oluşturuyor.

BESTE İLERİ – “SENTIMAP Istanbul”

Beste İleri, haritalara ilişkin eleştirel bir bakış sunarken dijital uygulamalarla desteklenen yeni bir kartografi yöntemi öneriyor. Sanatçı, “SENTIMAP Istanbul” (2024) projesiyle, bir veri tabanı aracılığıyla 1970’ten günümüze arşivlenmiş gazete haberlerini ele alıyor. Çalışma, metinlerdeki anlam yakınlıkları üzerinden baskın duyguları İstanbul’da konumlandırmak için eğitilmiş yapay zekânın oluşturduğu bir duygu haritası olarak izleyiciyle buluşuyor.

ALİCAN İNAL – “Kaybolan Sesler Müzesi” 

Alican İnal’ın “Zamansız Meraklar” için ürettiği “Kaybolan Sesler Müzesi” (2024), Karaköy’e odaklanan bir ses arkeolojisi araştırmasını sergiye taşıyor. Karaköy’ün iki bileşenli bir yerleştirme olarak tasarlandığı ses manzarasında, üç boyutlu yazıcıyla üretilen heykel ile sese ilişkin verilerin görselleştirilmesiyle hazırlanan dijital ekosistem görülüyor. Heykel ve video, sesin durağan ve fiziksel ya da devingen ve dijital olarak nasıl ifadelendirilebileceğini sergi alanına taşıyor.

YELTA KÖM – “sen de mi buradasın?”

Yelta Köm’ün “sen de mi buradasın?” (2023) başlıklı yerleştirmesi, gelecekten bir arkeolojik buluntuyu sergi salonuna taşıyor. Teknolojik araçlardan koparılıp sökülmüş kablolar ve devreler, farklı bir dönemden objeler olarak gelecekten bugüne şeffaf bir dolgu maddesinin içinde geri dönüyor. Aslında var olmayan bir yerden ve belki de var olmayacak bir zamandan gelen çalışma, bağlamından koparılan parçalar aracılığıyla yabancılaşma duygusunu pekiştiriyor.

EBRU KURBAK – “Eğirmeni Yeniden İcat Etmek”

LACMA (Los Angeles County Museum of Arts) sanat ve teknoloji fonuyla desteklenen “Eğirmeni Yeniden İcat Etmek” (2023) başlıklı çalışma, Ebru Kurbak’ın kendi kimliğiyle de doğrudan bağlantı kurabildiği, kadın emeğine ve göçebe kültürlere ait becerilere odaklanıyor. Yerçekimsiz ortamda keten lifleriyle ip eğirmeyi hayal eden sanatçı, MIT Uzay Keşif İnisiyatifi tarafından düzenlenen parabolik bir uçuşa katılarak gerçekleştirdiği deneyin sonuçlarını sergi alanında paylaşıyor.

ODDVİZ – “Kadıköy I”

Oddviz, “Kadıköy I”de (2018), sokak mobilyaları, kamusal alandaki heykeller, tarihi anıtlar ile diğer kentsel bileşenler rastlantısal bir düzenlemeyle izleyiciye sunuyor. Bir kent arşivi olarak da yorumlanabilecek çalışma, çoğunlukla göz ardı edilen ve kent belleğinde yer almayan grafitiler ve sokak mobilyaları gibi unsurlardaki değişim ve dönüşümü mercek altına alıyor. “Kadıköy I”, kolektifin farklı kentlere odaklanarak sürdürdüğü envanter serisinin ilk çalışması olarak dikkat çekiyor.

ÖZCAN SARAÇ – “Etik”

Özcan Saraç, “Etik” (2014-2024) başlıklı çalışmasında 0 ve 1’lerle tanımlanan ikili sayı sistemini kullanıyor. Sanatçının tarihteki önemli kırılma noktalarına odaklandığı seriden “Zamansız Meraklar” için seçilen çalışma, sergi için yeni bir bağlamda sunuluyor. Saraç, Einstein’in Genel Görelilik Kuramı, Beethoven’a ait 9. Senfoni’nin notaları ve Hitler’in Münih’te yaptığı konuşmanın kodlara dönüştürüldüğü seriden seçilen “Etik” ile izleyicinin keşif sürecini önceliklendiriyor.

AHMET RÜSTEM EKİCİ ve HAKAN SORAR – “Ölü/Ölüm Maskları”

Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar’ın “Ölü/Ölüm Maskları” (2023) adlı yerleştirmesi, sanatçıların skeomorfizm üzerine yaptıkları araştırmaları sergiye taşıyor. Kendi suretlerini tarayarak masklarla dönüştüren sanatçılar, antik zanaat süreçlerinden farklı olarak güncel teknik olanakları değerlendiriyor. Anadolu çamuru kullanılarak üç boyutlu yazıcıyla katman katman biçim kazanan masklar pişiriliyor ve antik dünyada olduğu gibi sahiplerinin yüzlerini geleceğe taşıyor.

MELTEM ŞAHİN – “maddesinin parçacıkları”

“Zamansız Meraklar” için üretilen “maddesinin parçacıkları” (2024), Babil yaratılış destanı Enuma Eliş’te yer alan fırtına tanrısı Marduk ve büyükannesi tanrıça Tiamat’ın hikâyesini yeni bir bakış açısıyla betimliyor. Sanatçı, Tiamat’ın eril bir güç olmadan kendi başına evrenin oluşmasına olanak sağlayan alternatif anlatısıyla geleneksel mitolojiyi sorguluyor. Sanatçı, çalışmasında, GIF’lerle benzer üretim anlayışına sahip lentiküler baskı kullanırken bezeme dağarcığını Mezopotamya’dan ödünç alıyor.

BERKAY TUNCAY – “Rahatlama Videolarından Şiirler”

Berkay Tuncay’ın “Rahatlama Videolarından Şiirler” (2018-2024) başlığıyla ürettiği seriden üç görsel şiir, meditasyon ve yoga ya da rahatlama videolarında sürekli tekrar eden kelime ve ünlemlerin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Tuncay, şiirlerin imgeye dönüşme sürecinde bilgisayar ve insan davranışları arasındaki farkı tespit etmenin en zor olduğu internet ortamı için üretilen CAPTCHA uygulamalarının biçim dilini ödünç alıyor.

Önceki İçerikUzayda ilk cerrahi robot operasyonu
Sonraki İçerikBerkun Oya imzalı mini dizi: “Kuvvetli Bir Alkış”
Abone Olun
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments