Antik Çağ imparatorluklarından Roma’nın, ele geçirdiği topraklar üstündeki kültürleri yok etmeyip kendi panteonuyla yaşamına dahil ettiğinin kanıtı olan Trakya arkeolojik buluntuları üzerine yazdım.
Romalılar, Yunan kültürüne büyük saygı duymuş, tanrı ve tanrıçalarını onlardan almış, toprakları genişledikçe farklı panteon parçalarını bir araya getirmiştir. Farklı kültürlerin yaşanmış olduğu toprakları uzun süreler elde tutmanın tek yolu, yerleşik halkın kültür ve göreneklerine dokunmadan kendinden eklemelerle yeni bir toplum yaratmaktı. Zaten bu doğrultuda Britanya’dan Afrika’ya, İspanya’dan Anadolu’ya kadar devasa topraklarda kendinden önceki imparatorluk ve medeniyet kültürlerinin üstüne oturan Roma’nın, asırlarca hakimiyet kurabilmesi, halkları bir arada tutabilmesi, ‘Romalı’ bir toplum yaratabildiğinin kanıtıdır.
Trakya’da gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sonucu çıkarılan ve Roma hakimiyetinin söz konusu olduğu MS 2-3. Yüzyıllar arasına tarihlenen buluntularda Mısır ve Yunan panteonundan karakterlerin bulunmuştur;
Zamanla panteondaki karakterler daha çok anlam ifade edebilmekteydi. Örneğin; Sarapis MÖ 4. yüzyıl Mısır’da Güneş Tanrısı olarak kabul görürken belli bir süre sonra şifa ve bereket anlamlarına da gelmeye başlamış hatta Roma’da bile tapınılmıştı. İmparatorluklar güçlü ticareti sağlarlardı. Sarapis’te bu ticaret ağıyla yolculuk edip farklı anlamlar kazanıp kabul görmüştü.