Hafıza Kimin Hakkı?

“Çünkü hafıza sadece geçmişe ait değil. Hafıza yön verir, anlam kurar, kimlik inşa eder.”

0

“Bir şey halka kadar indirilmişse, tepedekiler başka daha iyi bir şey bulduğu içindir.”

Bu cümle uzun zamandır aklımın bir köşesinde duruyor. Her yeni teknolojik gelişmeyle birlikte sesi biraz daha yükseliyor. Sosyal medya hayatımızın merkezine yerleştiğinde de böyle olmuştu. Şimdi ise yapay zekâ konuşulurken yeniden kendini hatırlatıyor. Çünkü bazı şeyler bize ulaştığında, bizden önce çoktan bir yerlere ulaşmıştır. Özellikle konu teknoloji olduğunda.

Geldiğimiz noktada ChatGPT’nin hafıza özelliği gündemde. “Artık sizi hatırlıyor, önceki konuşmalarınızı biliyor, size özel yanıtlar veriyor” deniyor. Peki, gerçekten yeni olan ne?

Biz zaten uzun zamandır hatırlanıyorduk. Arama motorları, sosyal medya platformları, dijital alışveriş siteleri… Hepsi, tercihlerimizi, alışkanlıklarımızı ve eğilimlerimizi biliyor, takip ediyor, saklıyor.

İzlediğimiz filmlerin isimlerini ve konularını hatırlamayı çoktan teslim ettik. Netflix neyi, ne zaman ve ne kadar izlediğimizi kaydediyor. Spotify sadece müzik tercihlerimizi değil, ruh halimizi de tahmin edebiliyor. YouTube ya da Google bizim bile unuttuğumuz aramaları hatırlatabiliyor.

Yıllardır dinlediğimiz şarkıların listesi bir algoritmanın elinde. Geçmişte neyi sevdiğimizi unutsak da sistem unutmuyor. Alışveriş sepetlerimiz, tıkladığımız reklâmlar, iptal ettiğimiz siparişler, yazmayı düşünüp vazgeçtiğimiz yorumlar… Hepsi kayıt altında.

Navigasyon uygulamaları gideceğimiz yeri bizden önce tahmin ediyor. Akıllı saatler kalbimizin ritmini tutuyor, hareketimizi, uyku düzenimizi izliyor. Bedenimizi bile hatırlayan sistemler var artık.

Biz unutsak da onlar hatırlıyor. Ve şimdi bu hatırlama işi, “kişiselleştirilmiş özellik” olarak bize sunuluyor.

Bu gelişmeleri korkuyla karşılamak doğru değil. Teknolojiden uzak durmak da çözüm değil. Bugün geldiğimiz noktada, teknolojiyle birlikte yürümek kaçınılmaz. Ama o yürüyüşte yolu kimin çizdiği sorusu önemli.

Yapay zekâ, dijital hafıza, kişiselleştirilmiş asistanlar… Hepsi potansiyel olarak faydalı araçlar. Ama kontrolsüzce içine savrulmak ile bilinçli şekilde kullanmak arasında büyük fark var.

Gelecekte sorun teknoloji değil; bizim onu nasıl kullandığımız olacak. Teslim olmakla farkında olarak yön vermek arasında bir tercih bu.

Çünkü hafıza sadece geçmişe ait değil. Hafıza yön verir, anlam kurar, kimlik inşa eder. Ve hafıza kimdeyse, yönü de o çizer.

Bugün bize açılan bu hafıza penceresi aslında sadece görünen. Midjourney, ChatGPT, Copilot… Bunlar sahnede olanlar. Kullanıyoruz, kolaylaşıyoruz, etkileniyoruz. Ama arka odalarda ne olup bittiğini bilmiyoruz. Bize gösterilenin ötesinde hangi kararlar alınıyor, hangi veriler işleniyor, hangi algoritmalar çalışıyor, çoğu zaman farkında değiliz.

Ve eğer bir gün yalnızca sistemin hatırladıklarıyla sınırlı hale gelirsek, bizim unuttuklarımızı kim hatırlayacak?

Belki de daha önemlisi, bir noktadan sonra unuttuğumuzu bile hatırlamayacak hale geleceğiz.

Bu yüzden mesele “teknolojiyi reddetmek” değil; mesele, onu anlayarak, sınırlarını görerek, farkında olarak kullanmak.

Yani teknolojiyle birlikte yürümek zorundayız. Ama yönü kaybetmemek için harita elimizde olmalı.

Hafıza onlardaysa, yön bizde olmalı… Peki nasıl?
İşte bu sorunun cevabını kendilerine yön haritası olarak belirleyenler, geleceklerini kendi iradeleriyle şekillendirecek olanlardır.

Önceki İçerikFok derisi kaplı nadir kitaplar orta çağ ticaret ağını aydınlatıyor
Sonraki İçerikBirleşik Krallık’ta son 10 yılda tiyatro yapımları üçte bir oranında azaldı
Abone Olun
Bildir
guest


0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments