MISIR ADASI
Gürcü yönetmen Giorgi Ovaşvili’nin 2014’te yönettiği film. Film, 87. Akademi Ödülleri Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü’ne aday olarak seçildi. Filmde ülkemizden de tanıdık yüzler olan İlyas Salman ve Tamer Levent var. Gürcistan ve Abhazya arasında kalan bu küçücük alanda yaşam mücadelesi veren bir dede ve ergenliğe girmiş torununun hikâyesi gözler önüne seriliyor. Az diyalogla çok şey anlatılmaya çalışılmış güzel bir film. Yaşlı bir adamın hayata ve yaşam savaşına onca savaşın arasında kalmışken bile mücadele tutkusu filmde gösteriliyor. Kayığıyla önce küçük bir ev yapacağı malzemeleri sonra da ergen torununu getiriyor adaya. Daha sonra gerçek savaşla yüzleşmeleri gerçekleşiyor. Yanlarından geçen askerlere silah seslerinin uğultusuna rağmen mücadeleden vazgeçmiyorlar. İlyas Salman, birkaç cümle kuruyor filmde, ancak gözleriyle, jest ve mimikleriyle, alıp götürüyor. Film az, öz ve net anlatımla, sessizlikle, sadelikle ve tokat gibi bir finalle yapıyor yapacağını, veriyor mesajını.
ARAYIŞ
Yönetmenliğini Michel Hazanavicius’ un yaptığı filmin hikâyesi ikinci Çeçen Savaşı sırasında, 1999 yılında geçiyor ve kaderin zalim bir oyunu sonucu yaşamları kesişen dört kişiyi izliyor. Savaşa ve savaşın etkilerine bir şekilde maruz kalmış farklı statü ve yaşlardan insanların değişik bakış açıları merkeze alınarak filmde işleniyor. Köylerindeki herkesin öldürülmesine tanık olan bir oğlan çocuğu kaçarak mültecilere katılıyor. Çocuk, bölgede bulunan Avrupa Birliği delegasyonunun başı olan Carole ile tanıştıktan bir süre sonra, kadının yardımıyla ancak kendine gelmeye başlıyor. Ancak bu sırada küçük çocuğun ablası Raissa, kardeşini umutsuzca aramaya başlamıştır. Filmin en özel yanlarından birisi de yarı belgesel tadında olmasıdır. Bununla birlikte oyunculuk performansları ve Hadji ve Carole`un oyunculuk olarak uyumları filmin izlenebilirlik seviyesini daha da yukarıya taşıyan bir durum oluşturmuş.
GÜLÜMSE
Genç yönetmen Rusudan Chkonia’ nın ilk uzun metrajlı çalışmasında en az üç çocuk doğurmuş olan annelerin katıldığı özel bir güzellik yarışması anlatılıyor. Gürcistan’da gerçekte de böyle bir yarışma varmış. Yönetmen fikri de buradan almış zaten. Birbirinden farklı ancak aynı düşük ekonomi standartlarında yaşayan on orta yaşlı kadın, büyük ödülü kazanabilmek için sıradışı bir güzellik yarışmasına katılırlar. Bu yarışmaya sadece üç taneden fazla çocuğu olan anneler katılabilmektedir ve büyük ödül 25 bin dolar değerinde nakit para ve bir apartman dairesidir. Birbirleriyle kıyasıya rekabet içerisinde olan kadınlar arasında zamanla büyük anlaşmazlıklar çıkar. Ayrıca yarışmanın sorunsuz geçmesini isteyen yapımcıların kadınlar üzerindeki baskıları da artmaktadır. Film komedi tarzında başlasa da aslına bakılacak olursa Tiflis’te geçen, kara komediyle melodramın buluştuğu ilginç bir dram filmi.
13
Yönetmen Géla Babluani kendi yaşadığı bazı olaylardan yola çıkarak filmin hikâyesini yazmış. Film Fransa’ ya göç etmiş bir ailenin oğlu olan Sebastian’ ın başına gelenleri anlatıyor. Çatısını onardığı evin sahibinin ölümüyle parasını alamayacağını öğrenen ve evde tanık olduğu konuşmalardan önemli olduğunu anladığı bir zarfı alarak evden ayrılan Sebastian zarfta yazanları uygulayarak biraz macera arama peşindedir. Fakat karakterin ulaştığı nokta tüyler ürpertici bir yer. Sessiz sakin başlayan bir film bir anda değişen olaylar sebebiyle gerilimin had safhada olduğu bir hal alıyor. Filmin tamamının siyah-beyaz çekilmesi, karamsar atmosferin oluşmasına büyük katkıda bulunuyor. Keza filmde ölümle yaşam da siyah ve beyaz gibi keskin çizgilerle belirlenmiş. Kara film özelliklerinin bir kısmını da bünyesinde toplamış. Bu açıdan bir nebze kara film çalışması diyebiliriz. Oyunculukların harika olduğunu söyleyemesek de hiçbir oyuncu rolünde sırıtmıyor. Yönetmenliğin ve müzik kullanımın başarısı ise görmezden gelinmeyecek cinsten. Kısacası şaşırtıcı senaryosu, izleyiciye sunduğu gizem ve ekrana olabildiğince geçen şiddetle tavsiye edilebilir bir film.
HER ŞEYİ YOK EDEN MAKİNE
Tinatin Gurchiani’ in yönetmenliher şeyi yok eden makineğini yaptığı filmde kendi ülkesi olan Gürcistan’da 15-23 yaş arası gençlere bir çağrıda bulunuyor. Köylerde ve şehirlerde çağrıya cevap veren gençlerin mülakatlarını ve günlük yaşamlarını anlattığı kayıtları filme çeviriyor. Onlara “Düşlerini anlatır mısın?”, “En sevdiğin Hollywood yıldızı kim?”, “Ağlayabilir misin?” gibi basit ama kapsamı geniş sorular yöneltiyor. Pek çok şehir, köy ve kasaba geziyor, ilanına karşılık veren gençleri kendi evlerinde ziyaret ediyor. Her gencin başvuruda bulunmasının farklı kişisel nedenleri var. Sovyet geçmişinin izlerinin de gözlemlenebildiği filmde savaş, barış, sevgi, zenginlik ve fakirlik gibi kavramların da irdelenip cevap arandığı bir film. Tuhaf atmosferi ve doğal yöntemi ile farklı hayatlar yaşayan gençleri gözlemleme fırsatını bizlere sunuyor.
Uğur Hakan Hacıoğlu