Güneş Özgeç’ten “Kertenkele Kraliçe’nin Zamansız Masalları”

"Kertenkele Kraliçe yedi masal anlatıyor bize. Her birinin hikâyesi farklı, kendine has. Şarkıların pek çoğu Güneş Özgeç’in sözleri ve bestelerinden oluşuyor. İkisi hariç."

0

Çiçeği burnunda albümü Kertenkele Kraliçe’nin Zamansız Masalları’yla Güneş Özgeç, dinleyicileriyle ilk defa buluştu. Albümün lansman konseri 28 Mayıs Salı günü Salon İKSV’de yapıldı.

Dinleyicilerinin sabırsızlıkla beklediklerini düşündüğüm, adını Jim Morrison’ın “Ben Kertenkele Kralım, ne istersem yaparım.” sözünden ilham alarak koyulan albüm yaklaşık iki buçuk ay önce, 15 Mart’ta çıkmıştı. Bu yazıda albüme giden yoldan ve albümde beni en çok etkileyen şarkının hikâyesinden bahsedeceğim.

Şarkıcı, şarkı yazarı, aranjör ve prodüktör unvanlarıyla müziğin her dalında ismini duyuran Güneş Özgeç küçük yaştan beri müzikle haşır neşir olan bir isim. Henüz çocukken konservatuara giriyor ve sanat hayatına klasik müzikle başlıyor. Öğrenciyken kendi oda müziği grubunu kuruyor, zamanla önemli isimlerin sahnelerinde ve orkestralarında çalıyor, bir dönem film müzikleri besteliyor, prodüksiyon yapıyor.

2018 yılında “Kahve” isimli teklisiyle kendi yazdığı ve bestelediği şarkılarını yayımlamaya başlıyor; “Kahve”yi çok geçmeden “Ikaria” ve “Sonbahar” şarkıları izliyor. 2021’de mistik sözleriyle dikkat çeken “Bence Gerçek Hepsi” ve “Düş” adlı teklileri yayımlanıyor. Benim ilk dinlediğim Güneş Özgeç şarkısı olan “Öpüşünle Boynumdan” ise 2022 yılında dinleyicileriyle buluşuyor.

2023 yılında yayımlanan “Toksik” ve “Olmuyor” teklilerinin ardından Güneş Özgeç’in ilk albümü Kertenkele Kraliçe’nin Zamansız Masalları ise yaklaşık iki buçuk ay önce, 15 Mart’ta sevenleriyle buluştu.

Albümün ismi oldukça dikkat çekici; Jim Morrison’ın “Ben Kertenkele Kralım, ne istersem yaparım.” sözünden ilham alıyor. Güneş Özgeç’in Bant Mag. söyleşisinde bir Göbeklitepe ziyareti sırasında, bir kertenkelenin kendisine yol gösterdiğini okuyoruz: “Kertenkele, gezegenin en eski hayvanlarından biri olarak zamandaki ağırlığının yanı sıra bir Göbeklitepe ziyareti esnasında yaşattığı büyülü hatırayla da Güneş Özgeç’e yol göstermiş. Milattan önce 9500’lerden kalan heykellerin üstündeki kabartmasına bakarken bir anda ayağının altından geçiveren kertenkele, müzisyene zamanın hiç de algıladığımız gibi olmadığını yeniden söyleyerek, albümün çekirdeğini ve Kertenkele Kraliçe’nin anlattığı masalları meydana getirmiş.”

Kertenkele Kraliçe yedi masal anlatıyor bize. Her birinin hikâyesi farklı, kendine has. Şarkıların pek çoğu Güneş Özgeç’in sözleri ve bestelerinden oluşuyor. İkisi hariç. Biri, sözlerini Aysel Gürel’in yazdığı, bestesini Arto Tunçboyacıyan’ın yaptığı “İstanbul Hatırası”. Diğeri ise bu yazının devamında bahsedeceğim şarkı, babası Ömer Özgeç’in bestelediği bir Melih Cevdet Anday şiiri, Likyalı Kadınlar. Melih Cevdet Anday, okul arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rifat ile Türk şiirine yeni bir soluk aldıran devrim niteliğindeki Garip akımını başlatıyor. Tam ismi Bellerophon’un Kızgınlığı ve Likyalı Kadınlar olan şiir, Melih Cevdet Anday’ın 1975’te yayımlanan Teknenin Ölümü kitabında yer alıyor. Teknenin Ölümü, şairin yeniden mitolojiye yönelişiyle Garip akımından uzaklaşıp kendi şiirinin yolunu netleştiren bir dönüm noktası.

Likyalı Kadınlar, Ömer Özgeç tarafından besteleniyor ve kendisinin 2015 yılında çıkardığı “İşte Buluştuğumuz Yer” adlı albümünde yer alıyor. Albümde Melih Cevdet Anday’ın bestelenmiş üç şiiri daha mevcut.

Likyalı Kadınlar  bir Antik Yunan mitinden bahsediyor. Melih Cevdet Anday, Likyalı Kadınlar’da zeytin ağaçlarıyla dolu Likya topraklarının denizin taşan sularıyla tuzlanıp kurumasını, buna karşı mücadeleyi ise kadınların verdiğini anlatıyor.

Anlatıya göre hikâye bir kadınla başlıyor. Bellerophon’un Likya Prensesi’ne olan çirkin yaklaşımı kralı kızdırıyor. Kral, Bellerophon’a zorlu görevler veriyor fakat Bellerophon’un babası denizler tanrısı Posedion Likyalılara kızıp dalgalarla saldırmaya başlıyor. Likyalı kadınlar el ele tutuşarak denize karşı duruyorlar, ardından eteklerini kaldırıp yürüyorlar. Poseidon utanıyor, Bellerophon dalgaları alıp geri dönüyor.

Değer miydi bunca kızgınlığa
Gidip ayağa kaldırmaya denizi
Tüm toprak tuza boğulsun da
Kurusun zeytinli Likya?
Ve dalgaların, başta kanatlı at
Görünce köpüre köpüre geldiğini
Kıyıya yürüdü Likyalı Kadınlar
Konuşmadan aralarında
Kaldırdılar uzun eteklerini
Dalgalara gösterdiler tüylü, kabarık
Yerlerini, çırılçıplak
Sallanır tüy ve saç rüzgârda
Utandı deniz, durdu önce
Sonra ağır ağır geriledi.

Güneş Özgeç, babası Ömer Özgeç’le birlikte sahneye çıktılarında söylediği bu şarkıyı yorumlayarak albümüne alıyor. Burada Güneş Özgeç’in duygularına kulak kabartalım: “Çok beğendiğim bir şarkı; önceleri babamla konsere çıktığımda bu şarkıya eşlik ederken ağlamamı zor tutuyordum, beni çok duygulandırıyor. Kendi yorumumla albümüme kattığım için epey iyi hissediyorum…” Likyalı Kadınlar, albümün çıkışından önce, kadın mücadelesi, isyanı ve elbette kazanımı bağlamında önemli bir tarih olan 8 Mart’ta yayımlandı. Güneş Özgeç bu konuyla ilgili şöyle diyor: “Likya anaerkil bir halktı, dolayısıyla Likyalı Kadınlar şiiri ve bu şarkı da öylesine güçlü birer kadın anlatısı; 8 Mart’ta yayımlamış olmak, benim için çok anlamlı.”

Yazıyı, sizleri Likyalı Kadınlar’ı ve Kentenkele Kraliçe’nin Zamansız Masalları’nı dinlemeye davet ederek sonlandırmak istiyorum. Güneş Özgeç’le bu ilk albüm yolculuğunda pek çok konserde buluşacağımızı umut ediyorum. Şiirle kalın, müzikle kalın.

Önceki İçerik“Parça Parça” Parça… 4 Kadın ve Koca Bir Dünya.
Sonraki İçerik“Prometyum”un sırları açığa çıktı
Abone Olun
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments