“Bugün kavga, bana göre ulusal
bağımsızlık kavgası haline gelmiş
durumdadır.” Halit Refiğ
Kurtuluş Kayalı’ya yılların ardından sevgiyle…
Halit Refiğ (1934 – 11 Ekim 2009) , Türk sineması ve sorunları üzerine sürekli fikir üreten, fikir taşıyan, tartışan bir sinema yönetmenidir. Onun asıl gücü, imgesel tasarım düşüncesinin uzun soluklu, geniş ihatalı olmasından kaynaklanır. Entelektüel düşünce dünyası pratikliğini filmler(in)de uygulayan, olayları sorgulamak yerine, olgulardan yola çıkarak: “Ulusal Sinema”, “Halk Sineması” ve “Toplumsal Gerçekçi Sinema” akımlarını, tartışma alanını enine boyuna irdeler. Sinema tarihimizde yer(ler)ini almış, klasikleşmiş filmlere imza atar. 1960- 61’de ilk filmi ” gerçekçi romantizm” denemesinde” Yasak Aşk “ta“… yaşlı ve despotik kocanın ezdiği, baskılara rağmen özgürlüğe doğru giden yolu seçen genç aydının aşkına sığınan kadının öyküsüyle başlayan sinema serüveniyle yola çıkan, kamera başına geçen genç Halit Refiğ, eleştirmen, senaristlik ve reji yardımcılığı sınavlarını başarıyla atlattıktan sonra, ilk filmi “Yasak Aşk” ile de yönetmenliğe iyi bir adım atar. Refiğ’in başarısı, bu yasak aşkı, düzgün bir dille anlatması oluyor. (…) Eski Türk aristokrasisinin çökmekte olan insanlarını göstermesi bile “Yasak Aşk” ın değerini tanıtlar.” diyor A. Metin Öner. (1)
2000 yılında Selim İleri’nin aynı adlı hikâyesinden genişletilen “Gelinlik Kız” la birlikte altmış dört film yapar. Kırk yıllık uzun bir zaman diliminde insanın karmaşık ruh dünyasını analiz eder. Modern toplumsal hayata geçiş sürecinde toplum içindeki “kadının yeri” ve sorunlarını yerel/ulusal bir çizgiyle izler. “Türk Sinemasında, Kültürel Değişim Sürecinde Ev Mekânı ve Kadın” başlıklı yazısında şunları dile getirir: “Geleneksel kültürümüzde “ev”, kadının başlıca mekânı olduğu kadar kadın– erkek birlikteliğinin de ana mekânıdır. (…)
Kültürümüzde egemen olan kadın ile ev bağlantısının, çağdaş yaşama geçiş sürecinde önemli değişikliklere uğradığı gözlemlenebilir.(…) Bu gözlem ve düşünceler doğrultusunda, bugüne kadar yaptığım filmlerde ‘kadın ve ev’ ilişkisine geleneksel değerlerimiz açısından yaklaşmaya çalıştım.” Kadın konusunu irdeler, gözlemler, belleğinde yer eden sorunsalın izdüşümlerini beyaz perdede “mesajlar(ıy)la yansıtır. Seyircinin belleğine nakşeder. Kadını odaklayan filmlerinden söz açar: “Haremde Dört Kadın” , “Aşk- ı Memnu”, – Halit Refiğ yönetiminde 1975 yılında televizyona uyarlanan ilk yerli dizidir. – “Kırık Hayatlar“, “Yaşam Kavgası”, “Fatma Bacı”, “Teyzem ve Gelinlik Kız”, “Hanım”. (2)
Halit Refiğ, Türk sinemasının genel karakteri itibarıyla bir halk sineması olduğunu ifade eder. Bu açıdan bakıldığında halk sinemasının isterlerini, motiflerini sergiler. Akademik sinema eğitiminin olmadığı o dönemlerde pratik/uygulamalı bir biçimde kendini yetiştirir. “Piyasa dışı kalmama endişesi” ile yapılan “acil durum” filmleri de yapar. Yönetmenlikle geçen bir ömrün tortusunu, tecrübesini düşünce dünyası içinde iyi kullanır. Yukarıda da değindiğimiz gibi insanı (kadını) evrenin merkezinde görür. Dolayısıyla insanın yeri, yaşam biçimi, içgüdüleri onun düşünce dünyasında yer eder. “İnsan bu meçhul”ün giz dolu dünyasına merakla bakar: “… benim öteden beri ilgimi çeken Freudyen cinsel içgüdüler konusuyla çok ilgili bir tasarıydı” demesi kadın kişiliği ve cinselliği ile ilgilidir. Diyebiliriz ki kadınsız, kadını ön plana almayan bir film(in)den söz aç(a)mayız. Kısacası, filmografisinde kadın unsuru/öğesi önemli bir yer tutar.
Sinema görsel bir oyundur. Ama bu oyunu anlamlandıran hiç kuşkusuz yaşam içinde insandır, insan topluluklarıdır ve kadınlardır. Sokaklarda, caddelerde, köy ve kasaba yollarında, büyük kentlerin kalabalık yaşamından insan manzaraları… İnsanın iç dünyasını yansıtan yalnızlığı, yalnızlık karşısında bezginliği, yabancılığı, psikolojik ve fizyolojik gereksinmeleri. Hep bunlar onu düşündürür. Giovani Scognamillo’nun söylediği gibi, “Mekânlar- olaylar – kişiler bir içgüdünün ürünleridir. Bir bakıma insanın iç dünyasını yansıtan düşüncelerini, yaşadığı çevreyi, etkilerini açıklayan izlerdir.” (3)
TAŞRADAN GÖÇ VEYA “GURBET KUŞLARI“NA
Halit Refiğ, dün/bugün/yarın üzerine yaşanmışlıklardan dersler çıkartan bir bilge tavrıyla dünün İstanbul’unun hayat sahnelerinden bir kesiti Şengün Kılıç Hristidis’e şöyle nakleder: “O tarihlerde ( 1940’lı yıllar) Nişantaşı’nda bile yalınayak insanlara rastlanırdı. İstanbul dışına çıkıldığında çarık bulunursa ne mutlu… Bugünün gençlerine anlatabilmek çok zor.” der. (4) “1950’li ve 60’lı yıllarda göçler ve inşaatlarla çehresi hızla değişmekte olan İstanbul ‘Gurbet Kuşları’nın acımasız toprağıdır. “Orhan Kemal’in aynı adlı romanından yola çık(ıl)arak, dağı taşı altın olarak bilinen İstanbul’a göçmüş taşralı bir ailenin dramını anlatır. Hayat kurma umuduyla gelen ataerkil bir ailenin bu büyük kentte var olma kavgasını öykülendirir. Çevrede açıkgözler, deyim yerindeyse “üç kağıtçı” lar, saf ve temiz taşra insanının sırtından geçinmek için fırsatçıları yaratan düzen…
Refiğ, bir soruşturmaya verdiği yanıtta şöyle der: “Gurbet Kuşları” büyük şehirlere göç davasını, bu göçün olumsuzluğunu, tarihsel, toplumsal ve iktisadi nedenlere bağlamaktan başka aşiret yaşayışından site medeniyetine geçmemiş toplumlarda, üretim ekonomisi yerine talan düzeni hakimdir.” (5) Giovanni Scognamillo’nun üzerine basarak vurguladığı gibi, “Gurbet Kuşları” kadın ve toplum unsurlarını Refiğ’in önceki yapıtlarından çok daha geniş ve tutarlı bir şekilde iç içe bağlamaktan başka, bize yönetmenin dünyasını ayrı bir açıdan açıklayabilecek bir anahtar da uzatıyor. ” (6) Toplumcu bir yönetmen olan Refiğ, İstanbul’un günlük yaşantısını da kullanarak, kahramanlarını inandırıcı, duyarlı bir havanın içine yerleştirerek toplumsal bir olguyu, eleştirel bir bakış açısıyla başarıyla canlandırır. Bununla yetin(il)mez estetik nesneler mekân içinde ihmal edilmez. Görsel plan, filmin içeriğini oluşturan öğeler ayrıntılı bir biçimde düşünülür. Bu türden bir yansıtma; Refiğ’in sanatçı yaratımını ve estetiğin sınırlarını taşır. 1964 yılında Antalya Film Festivali’nde en iyi film, en iyi yönetmen ödülünü alır. Atıf Yılmaz’ın sevdiğim sözüyle: “… yaratıcılığın sıradan heyecanlarla değil, ancak disiplinli ve sürekli bir çalışmayla ve düzenli bir yaşam biçimiyle gelişebileceğini ” söyler. Ve o bunu yaptı. Kendine özgü duygusal ve düşünsel sanat anlayışını filmlerin(d)e yansıttı.
HAYATIN İÇİNDE YER ALAN “ULUSAL TAVIR” DAN KESİTLER
Halit Refiğ, Doğu/Batı kavramını içinde özümsemiş daha doğrusu, bu tartışmanın içinde kendini bulmuş, yerel izleklerden ulusala doğru yol haritası çizer. Türk aydınının Batı hakkında kimi yanılgıları üzerine farklı bir bakış açısı ortaya koyar. Bunun adı “Ulusal Sinema Kavgası” dır. 1971’in son aylarında Halit Refiğ’in “Ulusal Sinema Kavgası” adlı kitabı yayımlanınca entelektüel çevrelerde büyük yankı uyandırdı. Söz konusu kitap, sinema ve sanata düşkün olan bizim kuşağın düşüncelerinde yeni bakış açıları getirdi. Salt sinemamızın sorunları değil, fikir ve sanat hayatımıza yeni açılımlar/sentezler getirmekteydi. “…Batılılaşmaya yöneltilen toplumumuzda devlet ve kurumları, halk ve aydınlar arasındaki çatışmaları, Türk kültürünün kaynaklarını, gerçekçi ve ulusal değerlerine bağlı bir aydın gözüyle incelemekteydi.” (7) “Halk sineması ve Ulusal sinema” üzerine sorulan bir soruya şöyle yanıtlıyor Refiğ: “…Bizde seyirci ne istiyor, beklentiler nedir diye bakılır. İşte bu benim açımdan, sosyal olarak, ekonomik olarak tamamen halka dayanan sinema. Seyirci dediğimiz halk.” Diğer yandan “ulusal sinema”yı da şöyle tanımlar: “…Ulusal sinemayı, halk sineması dışında düşünmeye başladım. Ulusal sinema, halkın temel değerlerine karşı olmadan, içinde bulunduğu durum konusunda bir bilinçlendirme, yani belli, bir bilincin sineması olma iddiasında idi.” der. (8)
Bu bağlamda “Yeni dünya düzeni”nin, küresel güçlerin böl/parçala/yönet anlayışını ulusal tavırla irdeler. “Tek Umut Türkiye” ( 2007 ) adlı kitabında: “Gazi’den Atatürk’e Antiemperyalizmden Batıcılığa Geçiş Dönemeci: 1935” başlıklı yazısında net bir biçimde şöyle der: “… Ayyıldızlı bayraktan ve onun sembolü olduğu bağımsız milli devletten vazgeçmeyeceksek, canımıza kasteden düşmanlarımıza sürekli yaltaklanmak yerine ülke savunmasına ve iç güvenliğine öncelik vermemiz gerekiyor.” (9) Diğer yandan yaşamöyküsünden kesitler sunan “Nehir söyleşi” de “Sinemaya gidiyor musunuz?” sorusuna şu ilgi çekici yanıtı verir: “…Çok doğru davranış olmayabilir ama sinema artık çok genç işi bir hale geldi. Birkaç sefer sinemaya gitmek durumunda kaldığımızda doğrusu kendimizi yabancı diyarda hissettik.” (10) Bu incelikli naif yanıt, bir yönetmenin “ben” inden arınmış ruhsal yapısını ortaya çıkarması ve kendini bütünüyle tanımasıdır.
Sonuç Yerine
Birbirinden ilginç sorulara verilen yanıtlar bir hayli enteresan. “Şimdi yaratma vakti” diyen Halit Refiğ’in filmlerinin ortaya çıkması için verdiği olağanüstü çaba, beceriye, birikime ne denli gereksinim duyulduğunu anlamaya çalışarak yazımızı kaleme aldık. Yaratıcılık ve özgünlük şayet söz konusu ise, yönetmen ve filmi, seyircide/izleyicide bir şeyler bırakabiliyorsa hedefe ulaş(ıl)mış demektir. Halit Refiğ’in özellikleri arasında kendini gösteren şey; estetik, kültür ve sanatın varsıllığıdır. Onun imgesel, görsel ve zihinsel dünyası bütün bunları düşünmekle geçer. Türkiye’de sinema atmosferine düzenli bir uygulayıcı ve kuramsal yaklaşımlarıyla adından sıkça söz açtıran birkaç yönetmenlerimizden biridir o. Metin Erksan’ın söylediği gibi, ” Sinema bir sanattır ve bu sanatın yaratıcısı rejisördür.” der. Sinemada Ulusal Tavır “Halit Refiğ Kitabı” (Nehir Söyleşi) sinemaseverlerin ve her aydının okuması ve üzerinde bir hayli düşünülmesi gerekli bir kitap.
- Öner, A. Metin, “Yasak Aşk”, Havadis gazetesi, 13. 5. 1961.
- Refiğ, Halit, Türk Sinemasında, Kültürel Değişim Sürecinde ev Mekânı ve Kadın”, Kadın ve Mekân, Turkuvaz Kitap, İstanbul, 2010, s. 344.
- Scognamillo, Giovanni ,”Halit Refiğ- Kadın ve Toplum”,Sinema 65, S: 8, Ağustos 1965, s.19.
- Hristidis, Şengün Kılıç, Sinemada Ulusal Tavır “Halit Refiğ Kitabı”, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2007, s. 11.
- Scognamillo, Giovanni, Türk Sinemasında 6 Yönetmen, Türk Film Arşivi Yayını, İstanbul – Ekim 1973, s. 139.
- …………………, a.g.e. s. 139.
- Öztop, Şener, “Ulusal Sinema Kavgası”ndan “Yeşilçam Günlüğü”ne “, Türkiye Günlüğü, S: 40, Yaz 1997, s. 136- 141.
- Hristidis, a.g.e., s. 183- 185.