Ünlü oyuncu Drew Barrymore, 2004 yapımı romantik komedi filmi “50 İlk Öpücük“ün 20. yıldönümü vesilesiyle, filmin ilk halindeki sürpriz sonunu hayranlarıyla paylaştı. Barrymore, kendi adını taşıyan talk show programında, filmin başlangıçta mutlu sonla bitmediğini ve Seattle’da geçen bir drama olarak tasarlandığını açıkladı.
Barrymore, “O zamanlar ’50 İlk Öpücük’ olarak adlandırılan filmin orijinal sonu hep aklımda kalmıştır,” dedi ve şöyle devam etti: “Lucy karakteri Henry’ye ‘Git ve hayatını yaşa, çünkü burada bir hayat yok,’ diyordu. Henry gidiyor ve geri döndüğünde restorana girip oturuyor ve sadece ‘Merhaba, ben Henry,’ diyor. Film böyle bitiyordu.”
Programın sunucusu Ross Matthews bu açıklamaya, “Dürüst olmak gerekirse, teşekkür ederim. Bunu değiştirdiğiniz için teşekkür ederim,” diyerek tepki gösterdi.
“50 İlk Öpücük”, deniz veterineri Henry (Adam Sandler) ile anterograd amnezi yaşayan sanat öğretmeni Lucy (Drew Barrymore) arasındaki aşk hikayesini anlatıyor. Lucy’nin hafızası her gün sıfırlanıyor ve Henry’ye aşık olduğunu hatırlamıyor. Filmin vizyona giren versiyonunda çift, Henry’nin işi için gittiği Alaska’da kızlarıyla birlikte bir teknede mutlu bir şekilde yaşıyor.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Filmin yönetmeni Peter Segal, 2019’da Entertainment Weekly’ye verdiği röportajda, filmin başka bir alternatif sonundan bahsetti. Bu versiyonda Henry, Lucy’nin hafızasına yardımcı olmak için büyük bir jest yapıyordu. Film, “Lucy’nin yatakta uyanıp hemen tavandaki, kaza geçirdiği günden beri hayatını anlatan bir duvar resmine bakmasıyla” sonlanıyordu.
Segal, “Bu, Henry’nin her sabah uyandığında Lucy’ye hayatını yeniden tanıtmak için bıraktığı bir duvar resmiydi. Böylece Lucy gözleriyle soldan sağa doğru taradığında, en son Henry’ye gelecek ve filmin başlarında olduğu gibi onu yabancı biri olarak görüp çığlık atmak yerine, hayatını yeniden tanıyacaktı,” diye açıkladı.
Yönetmen sözlerine şöyle devam etti: “Bu, çift için uygun bir son gibi görünüyordu, ta ki Henry’nin morsları doğal ortamlarında inceleme hayalini gerçekleştirmeye odaklanana kadar. Lucy, babası ve çocuklarının da onunla birlikte olması fikri ortaya çıktı ve bu bana gerçekten heyecan verici ve çok duygusal geldi. Filmlerde en zor şey güçlü bir başlangıç ve güçlü bir son bulmaktır. Eğer bunlara sahipseniz, şansınız var demektir ve bence bu, bugüne kadar yaptığım en iyi film sonudur.”
Segal, Sandler’ın kariyerinde “Anger Management” (2003) ve “The Longest Yard” (2005) gibi filmlerde de yönetmenlik yapmıştı.