Bu yazı iki filmin sinematografik, anlatı ve ideolojik olarak karşılaştırmasıdır. Mutlaka izleyip okunmalıdır.
Dogtooth ve The Favourite, Yunanistan doğumlu yönetmen Yorgos Lanthimos’un 9 yıl arayla çektiği iki filmidir. Orijinal adı “Kinodontas” olan film 2009 yılında vizyona girerken; The Favourite filmi ise 2018 yılında gösterime girmiştir. İki film, gelişim süreci ve yönetmenin kariyerindeki sinematografik değişimler nedeniyle birçok açıdan farklılık gösteriyor. Öte yandan Lanthimos’un sinemaya bakış açısının benzer yönlerini ortaya çıkarıyor.
Dogtooth, Lanthimos’un ikinci kez gösterilen ikinci uzun metrajlı filmidir. 2009 Cannes Film Festivali’nde “Belirli Bir Bakış” ödülünü kazandı ve bildiğimiz adıyla 83. Akademi Ödülleri’nde Oscar Ödül Töreni’nde en iyi yabancı film kategorisine aday gösterildi. Dogtooth filminin oyuncu kadrosu ve ekibinin çoğunluğu Yunan kökenlidir. Filmin süresi 97 dakikadır. Dili Yunancadır. Balıkçı kasabaları, antik kalıntılar, plajlar ve Yunan Sineması’nın hakim olduğu sıcak hava atmosferinden kaçınıldı. Bu filmle Yunan Sinemasına yeni bir yaklaşım getirildi.
Film çoğunlukla tek bir mekânda geçiyor. Filmin ana teması da tek mekan yaklaşımını destekliyor. Filmin konusu, anne, baba ve 3 kardeşten oluşup, dış dünyadan izole bir yaşam süren ailenin hikâyesini anlatıyor. Ailenin hayatta kalması ve düzenin devamı için sadece baba yola çıkar. Çocuklara ebeveynleri tarafından dışarıdaki yaşamın çok tehlikeli olduğu anlatılır; Köpek dişleri düştüğünde evden ayrılabilecek olgunluğa ulaşacakları söylenir. Çocuklar hayatları boyunca evden çıkmazlar ve eve ağabeyi ile cinsel ilişkiye girmek için gelen Christina dışında kimseyi görmediler.
Kelimelerin bile farklı olduğu bu mikro toplumda anne ve baba figürleri, çocukları için sosyal ve ahlaki normları yeniden yaratarak yeni bir düzen yaratmışlardır. Film, izleyiciye gerçeklik kavramının ne olduğunu sorgulatıyor. Kardeşler sürekli olarak güce dayalı yarışmalar yapıyorlar ve bunun sonucunda o gecenin eğlencesine kimin karar vereceği belli oluyor. Bir bakıma ailede bir sermaye sistemi yaratılmıştır çünkü yarışmalar fiziksel güç gerektirdiğinden çoğu zaman erkek kardeş kazanır. Bu da dış dünyada çokça karşılaştığımız ataerkilliğin bu mikro topluluğa yansımasını sunuyor. Bu düzenin devamı sorunsuz olmuyor ve kardeşin dışarıya olan ilgisi filmin gidişatının değişeceğinin haberini veriyor. Evin dışında bir erkek kardeşinin olduğuna inanan çocuklar zaman zaman yiyecek, oyuncak ve alet edevat atıyorlar. Bu onların dış dünyaya olan ilgilerini artırır. Filmin sonunda abla köpek dişini çekiçle kırarak babasının arabasının bagajına biner ve ertesi sabah baba işe giderken nihayet dışarı çıkar. Ama bunları yaparken bile evde kurulan düzenin kurallarını ihlal etmiyor.
Filmin fikir ve yapım sürecindeki ilginç detaylardan biri de şu: Bir gün Lanthimos arkadaşlarıyla sohbet ederken konu evlenmeye geldi. Çocuk sahibi olan karı-koca arkadaşları, Lanthimos’un evlilik konusundaki alaycı bakış açısına şiddetle karşı çıkıyorlardı ve bu da Lanthiomos’a Dogtooth filmi fikrini doğurdu. Lanthimos’un kendisi de filmdeki baba figürü gibi çocukların dış dünyadan uzakta büyümesi gerektiğini düşünen biriydi. Filmin ilk sahnesi tamamen doğaçlamaydı. Küçük kız kardeş rolündeki kız oyuncu bile değil; Bir müzik grubunun üyesi olan sanatçı, filmin vizyona girmesinden bir yıl sonra evinde ölü bulundu ve bunun film sonrası depresyondan kaynaklandığı düşünülüyor.
Filmin ilginç bir senaryoya sahip olmasını sağlayan bir diğer detay ise; Lanthimos aile kavramından uzaktır. Babasız büyümüş ve Lanthimos 17 yaşındayken annesi ölmüş. Film, mekan ve zamandan bağımsız bir olay örgüsüyle ilerliyor. Filmle ilgili ilginç bir detay ise ablanın eve gelen Chrstina’dan Rocky Filmi kasetlerini istemesi ve bunları izledikten sonra filmden öğrendiği yeni şeyler nedeniyle daha kontrolsüz davranmaya başlamasıdır. Lanthimos, “Bir filmi ilk kez 25 yaşından sonra izlerseniz etkisi büyük olur” dedi.
Konusu, oyuncu seçimleri, çekim mekânı ve anlatım dili itibarıyla Dogtooth’tan pek çok noktada ayrılan The Favourite filmi, Lanthimos için yeni bir deneyim niteliği taşıyor. Filmlerinde genellikle zaman-mekan çizgisinin ötesine geçen Lanthimos, ilk kez bir dönem filmi çekerek İngiliz Kraliyet geçmişine odaklanan bir filmin yönetmen koltuğuna oturdu. Kariyerindeki istikrarlı ilerleme sayesinde Lanthimos, Hollywood oyuncularıyla çalışma fırsatı buldu. Bu yapımda çok önemli isimlerle çalıştı. Bu, Dogtooth ile arasında okyanus ötesi bir fark olmasının ana nedenlerinden biridir. Muhteşem bir saray, soluk renkler, iç çekişler ve durgun oyuncu diyaloglarıyla The Favourite filmi, Dogtooth’a paralel Lanthimos’a özgü sinematografinin bu filmde de aynı kaldığını bize gösteriyor. Filmin konusu, aralarındaki güç ve iktidar hırsıdır. Sarayda biri Kraliçe olmak üzere üç kadın var. Üç kadın arasındaki bu ilişki, yönetmenin aristokrasisinin Dogtooth benzeri düzenini yok eder. Film 18. yüzyıl İngiltere’sinde geçiyor. Venedik Film Festivali’nde “Jüri Özel Ödülü”nü aldı. Filmin süresi Dogtooth’tan daha uzun ve 120 dakikadır. Senaryosu Deborah Davis ve Tony Mcnamara’ya ait. Dogtooth’tan farklı olarak filmdeki oyuncular Hollywood oyuncularıdır ve filmin dili İngilizcedir.
Film, tüm mal varlığını kaybedip saraya hizmet etmek için sığınan Abigail ile cinsel ve zihinsel olarak bağımlı olduğu Kraliçe’nin başdanışmanı Sarah arasındaki güç mücadelesinden esinleniyor. Konusunu gerçek bir olaydan alıyor. Filmin ilk yarısına kadar otoritenin kontrolü Sarah’dadır; zamanla yerini politik ve stratejik hareket eden Abigail’e kaptırır.
Anne, çocuklarını kaybetmiş ve bunun acısıyla hastalanmış bir kraliçedir. Ülkenin yönetimi konusunda sağlıklı kararlar veremez hale gelmiştir. Çocuk gibi davranmaya başlayan Kraliçe, Sarah’nın rehberliğindedir. Ancak aristokrasinin temel kuralına göre kimsenin konumu hiçbir zaman güvende değildir. Abigail, Kraliçe’nin zayıflıklarından yararlanarak ve Sarah ile olan ilişkisini gözlemleyerek kendisini daha prestijli bir konuma yerleştirir. Filmde lezbiyen ilişkiler var ve cinselliğin tabu olmaması sağlanıyor. Filmin bu detayı sorulduğunda Lanthimos şu yanıtı verdi: “Bu konuyu hiç tartışmadık.” Oyuncularına rahat ve üretken bir atmosfer yaratmak isteyen Lanthimos, “Onların nasıl hissettiklerine ve içinde bulundukları koşullara saygılı olmaya çalışıyorum” ifadesini kullandı.
Telluride Film Festivali’nde verdiği röportajda Lanthimos, “Başından beri istediğim bu konunun filmin tek hikayesi olmamasıydı. Filmdeki karakterlerin sorun yaratmasını bile istemedim. Ben sadece bu üç kadınla insan olarak ilgilenmek istedim. Lezbiyen ilişkilere sahip olmak, doğal olan herhangi bir şey kadar önemli değildi. Bu süreçte düşünmeyi çok erken bıraktım. Son filminin hikayesini diğer filmlerine göre daha basit bulan Lanthimos, nasıl algılanacağı konusunda endişelenmiyor ve “Tam da anlatmak istediğim hikaye bu” diyor.
Ana hatlarıyla birbirinden oldukça farklı olan bu iki film, Lanthimos’un sinemayı algılama ve yansıtma biçimi açısından temelde benzerlikler gösteriyor. Karakterlerin diyaloglarındaki durgunluk ve absürtlük ile olay örgüsünün işleniş şekli ortak unsurlara sahiptir. Lanthimos’un Yunan sinemasının yerel sınırlarından uzaklaşıp Hollywood odaklı bir yapıya yönelmesi The Favourite filminde de etkisini gösterdi. Daha çok görsel malzeme barındıran Favori; Dogtooth’un kapalı evreni, mikro toplum modeline kıyasla daha geniş sınırlara sahiptir.
Esra Başkaya