Denizin altında gizli yaşam: Dev Beyaz Solucanlar

Galapagos Adaları yakınlarında, okyanus tabanının altında dev beyaz solucanlar bulundu. Keşif, derin deniz ekosistemlerinin beklenenden çok daha karmaşık olabileceğini gösteriyor.

0
Araştırmacılar, deniz tabanının altındaki oyuklarda gelişen büyük tüp solucanları buldular. (Resim: NPG Press)

Okyanus tabanının derinliklerinde, bilim insanlarını şaşırtan yeni bir keşif yapıldı. Galapagos Adaları yakınlarındaki Doğu Pasifik’te, tektonik plakaların buluştuğu hidrotermal bacaların altında, hayalet gibi beyaz devasa solucanların ürediği ortaya çıktı.

Nature Communications dergisinde 15 Ekim’de yayımlanan araştırmaya göre, daha önce bu sıkışık ve yaşanması zor ortamda yalnızca mikropların ve virüslerin yaşayabileceği düşünülüyordu. Ancak geçen yıl Schmidt Okyanus Enstitüsü‘nün keşif gezisi, dev tüp solucanlarının da burayı yuva edindiğini gösterdi.

Araştırmacılar, “Bildiğimiz kadarıyla ilk kez, derin deniz hidrotermal bacalarının deniz tabanı altındaki sıvı dolu, sığ boşluklarda kazılan hayvanların keşfini rapor ediyoruz.” diye yazdılar. “Derin deniz bacalarındaki deniz tabanı altı mikrobiyal ve viral biyosfer daha önce tanımlanmışken, biz bu sığ kayalık deniz tabanı altı bölgesinde hayvan yaşamının da var olduğunu gösteriyoruz.”

Boşluklarda bulunan tüp solucanları “rekor boyutlara” ulaşıyor. Bir tür olan Oasisia alvinae‘nin tüpleri 20 santimetreye, diğer bir tür olan Riftia pachyptila‘nınkiler ise 50 santimetreye kadar uzuyor. Araştırmacılar bu hayaletimsi beyaz canlıları, Güney Amerika kıyılarında birkaç tektonik plakanın buluştuğu hızlı yayılan bir okyanus sırtı olan Doğu Pasifik Yükselimi boyunca, katılaşmış lav levhalarının altında sıkışmış halde buldular.

Araştırmacılar başlangıçta, hidrotermal bacalardaki tüp solucanlarının ve diğer canlıların larvalarını arıyorlardı. Bu larvaların, bacaları Dünya’nın kabuğunun içinden kolonize ettiği hipotezini test ediyorlardı.

Hidrotermal bacalar, volkanik olarak aktif bölgelerde, deniz tabanındaki çatlaklardan sızan suyun magmayla temas etmesi ve kaynayan, mineral açısından zengin bir sıvı olarak fışkırması sonucu oluşur. Bu sıvı, mineralleri enerjiye dönüştürebilen mikroplarla ortak yaşam sürdüren hayvanları cezbeder. Ancak bu toplulukların nasıl olup da birkaç nesil boyunca varlıklarını sürdürdükleri tam olarak anlaşılamamıştı.

Çalışmanın ortak yazarı ve Schmidt Okyanus Enstitüsü’nden Dr. Monika Bright, “Bu hayvanların hızlı kolonizasyonu, etkili bir larva dağılımını düşündürüyor. Larvaların dip akıntıları, sırt akıntıları ve okyanus akıntılarıyla taşındığı, sonra da aşağı doğru yüzerek veya çökerek bacalara yerleştiği varsayılıyor.” dedi.

Ancak bilim insanları, söz konusu larvaları hidrotermal bacaların çevresindeki suda hiç gözlemlememişti. Bu da başka bir dağılım mekanizması olduğunu düşündürüyordu. Araştırmacılar, larvaların deniz suyuyla birlikte okyanus kabuğuna emildiğini ve deniz tabanının altından seyahat ederek bacalara yerleştiğini öne sürüyorlar.

Deniz tabanı altının larvalar için bir rezervuar görevi görebileceği olasılığını araştırmak için, bilim insanları uzaktan kumandalı bir araç (ROV) kullanarak okyanus yüzeyinin 2.515 metre altındaki bir baca bölgesine indiler. Ekip, ROV’u kullanarak deniz tabanına delikler açtı ve kaya levhalarını kaldırdı. Böylece katılaşmış lava tabakaları içindeki hidrotermal sıvıyla dolu cepleri ortaya çıkardılar.

Şaşırtıcı bir şekilde, bu ceplerde yetişkin tüp solucanları kaynıyordu. Bir boşlukta, ekip spermle dolu testisleri olan iki R. pachyptila erkeği ve yumurta dolu yumurtalıkları olan aynı türden iki dişi gördü. Bu, deniz tabanının altında üreme gerçekleşebileceğini düşündürüyor. Boşluklardan yüzeye çıkan çatlakların da solucanlarla dolu olduğu gözlemlendi.

Dr. Bright, “Görünüşe göre, deniz tabanı altındaki boşluklardan deniz tabanı yüzeyine kadar tüp solucanları için sürekli bir yaşam alanı var.” diye belirtti. “Bu bulgular, kabuk altı deniz tabanında larva dağılımı olduğu hipotezimizi destekliyor.”

Araştırmaya göre, larvalar deniz tabanındaki çatlaklardan dip okyanus akıntılarıyla geçerek deniz tabanı altına girebilir. Çoğu muhtemelen tekrar dışarı çıksa da, boşluklardaki yetişkinlerin varlığı, bazı larvaların okyanus kabuğu içinde kalıcı bir yuva edindiğini gösteriyor.

Bu keşif, derin deniz ekosistemlerinin sandığımızdan çok daha karmaşık ve geniş olabileceğini gösteriyor. Gelecekteki araştırmalar, bu gizemli yeraltı dünyasının sırlarını daha fazla aydınlatmaya yardımcı olacak.

Önceki İçerikRabia Kalyoncuoğlu ile “Mümkün” sergisindeki eserleri üzerine
Abone Olun
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments