Anadolu Yakası’nda kültür-sanat mekânları, galeriler giderek çoğalmaya başladı. Son olarak Suadiye’de Mimar Viktoria Şahin tarafından genç ve yeni nesile sanatı sevdirmek amacıyla Decollage Art Space adlı yeni bir kültür-sanat mekânı açıldı. 11 Mayıs’ta ilhamını 19. yüzyılın önemli Fransız şairlerinden Charles Baudelaire’in aynı adlı şiirinden alan ”Le Voyage” başlıklı bir sergi açıldı.
Genç ve yeni nesle sanatı sevdirmek, sürdürülebilir bir sanat ortamı yaratmak ve multidisipliner üretim alanını desteklemek amacıyla hayata geçen Decollage Art Space’in Fransızca’da “yükseliş” anlamına gelen ismiyle de diyaloğa geçen sergi, Türk sanat tarihine iz bırakmış pek çok sanatçının resim ve heykellerini izleyiciyle buluşturmayı hedefliyor.
Sanatseverleri, sanatçıların düşsel yolculuğuna dâhil eden sergi ve mekâna dair Decollage Art Space kurucusu Mimar Viktoria Şahin, Decollage Art Space Sanat Yöneticisi ve Danışmanı Mine Çağlar ve ”Le Voyage” Sergi Danışmanı Serap Atala ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Serap Atala’nın danışmanlığındaki sergide yer alan sanatçılar:
Selim Turan, Adnan Varınca, Avni Arbaş, Nejad Melih Devrim, Mübin Orhon, Burhan Uygur, Süleyman Saim Tekcan, Mustafa Pilevneli, İbrahim Örs, Fevzi Karakoç, Haşim Nur Gürel, Dilek Işıksel, Resul Aytemür, Mahmut Karatoprak, Kemal Önsoy, Mahir Güven, Bubi, Gülten İmamoğlu, Mehmet Güler, Atilla Atala ve Meliha Sözeri.
– Decollage Art Space hangi düşüncelerle kuruldu? Bize biraz kuruluş hikâyenizden bahseder misiniz?
Decollage Art Space Kurucusu Mimar Viktoria Şahin: 26 yıldır profesyonel olarak sürdürdüğüm mimarlık mesleğimin yanı sıra müzik ve sanatın farklı alanlarına olan ilgim sebebiyle hayal ettiğim gibi genç ve yeni nesle sanatı sevdirmek, sürdürülebilir ve ulaşılabilir bir sanat ortamı yaratmak, multidisipliner üretim alanını desteklemek amacıyla yola çıkan Decollage Art Space’i her katında farklı disiplinlerle karşılaşabileceğiniz, etkileşime geçip atölyelere katılabileceğiniz, performansları izleyip yaratıcı insanlarla buluşabileceğiniz bir deneyim alanı olarak tasarladık.
Son 12 yıldır devamlı Türkiye’de yaşıyorum. İnşaat sektöründe faaliyet gösteren aile şirketimiz devam ederken, uzun zamandır hayal ettiğim bu projeyi hayata geçirmeye karar verdim. Kendimi bildim bileli resim, heykel, müzik ve sanatın tüm dallarına ilgi duyuyorum. Belki de hayalimi gerçekleştirme noktasına gelmemde pandemi süreci beni tetikleyen en önemli unsur oldu. İçimize kapanıp izole geçirdiğimiz son 3 yıl boyunca iletişimin, sanatsal ve kültürel etkinliklerin hayatımızda ne kadar önemli bir yer aldığı ortaya çıktı. Hem kendimden yola çıkarak hem de kızlarım ve genç nesilde gözlemlediğim kadarıyla bu tür mekânların eskisinden çok daha büyük bir gereksinim olduğunu fark ettim. Her yaştan sanatsever için tasarladığımız mekânımızda özellikle yetenekli ve sıra dışı vizyonları olan yaratıcı gençler için sanat alanı olarak adlandırdığımız bir sanat merkezi oluşturmanın heyecanını yaşıyorum.
Decollage Art Space, bünyesinde resim, heykel, seramik, cam atölye çalışmaları yapılabilen; müzik, dans, tiyatro gibi sanatsal performanslar için donanıma sahip Decollage Sahne olarak adlandırılan performans alanı katı, içerisinde Art Shop bölümünün de yer aldığı VKoffee, sanat galerisi, sanat kitaplığı, ofis ve etkinlik alanını barındırıyor.
– Bugüne kadar sanat galerilerinin yaptığı, alışılagelen çalışmalar dışında neler yapmayı planlıyorsunuz?
Decollage Art Space Sanat Yöneticisi ve Danışmanı Mine Çağlar: Son yıllarda çok donanımlı sanat alanlarının açılmış ve açılmakta olmalarını çok önemsiyorum. Decollage Art Space sanat galerisinin yanı sıra 7 kat içinde bünyesinde pek çok sanat ve etkinlik alanını kapsamakta. Meslek yaşamında 33 yıldır çalışmakta olan ve bu alanda pek çok kurum ve kuruluşta çalışmalar yapmış, kreatif projeler üretmiş biri olarak Decollage Art Space’de de gerçekleştirmeyi hedeflediğim pek çok proje ve etkinlik bulunuyor. En önemli ve değerlisi ise kurucumuz Viktoria Şahin’in hayallerini paylaşıyor olmak. Sanat merkezimizi ziyaret eden herkesin, sanat aracılığıyla farklı keşiflerde bulunduğu, yeni deneyimler yaşayarak kendi içinde yeni perspektiflerin açıldığı, sanatın çeşitli dallarında kendi yeteneklerini keşfetme ve en önemlisi geliştirme imkânına sahip olduklarını ifade etmesi bizleri motive eden, yeni programlar hazırlarken heyecanımızı arttıran en önemli ivme olmakta.
Bizim asıl hedefimiz, multidisipliner deneyimleri genç nesillere aktarıp, içlerindeki yaratıcı ve sanatsal yeteneklerini keşfetme ve geliştirmeye motive etmek, ilgilerini çekmektir. Viktoria Şahin’in de ifade ettiği gibi gençlerin yanı sıra her yaştan sanatseverin, kültürel konulara ilgi duyan herkesin keyif aldığı yeni deneyimler paylaştığı rahat ve kreatif bir ortam oluşturmaya çalıştık. İç mekânımızı kitap, heykel ve çeşitli sanat eserleriyle zenginleştirdik. Bu ambiyansa nefis taze kahve kokularının da çok yakıştığını ifade etmeliyim. Art Shop ile birlikte düşündüğümüz kafe konsepti içinde misafirlerimiz beğendikleri eserleri de Decollage Art Shop’tan satın alabilme imkânı bulmaktalar.
Decollage Art Space’de göreve geldiğim Nisan ayı itibarıyla “Decollage Sahne” olarak isimlendirdiğimiz farklı müzik dallarında akustik ev konserleri, caz konserleri, müzikli söyleşiler, resitaller organize etmeye başladık. Misafirlerimizden aldığımız geri bildirimlerle ev konforunda bu etkinliklere katılımlarından duydukları mutluluk bizi de memnun etmekte, özlenen sanatsal faaliyetler, dostluklar ve sohbetlerle sanat aracılığıyla günlük yaşamın izlerini pozitif bir duyguya çevirmekte aracı olduğumuz için bizler de keyif alıyoruz onlarla birlikte.
Programlarımız arasında resim, heykel, mimarlık ve sanat tarihinin yanı sıra, uzmanların ve usta sanatçıların yer alacağı, gastronomiden seramiğe, porselenden cama, vokal atölyelerinden konserlere kadar birbirini tamamlayan pek çok etkinlik ve atölye çalışmaları planlamakta, programımız çerçevesinde uygulamaya başlamaktayız. Mayıs ayında farklı disiplinlerden pek çok etkinliği ağırlıyor olacağız. Bir yandan da seramikten müziğe, gastronomiden canlı performanslara dek uzanan birçok workshop, konser, konuşma, müzik etkinliği, performans ve atölye ile sanatseverlerle buluşuyor.
– Küratörlük kavramı, yapmayı planladığınız çalışmaları tam olarak karşılayamayacağı düşüncesiyle mi “Sanat Danışmanı” ifadesini kullanıyorsunuz?
“Le Voyage” sergi danışmanı Serap Atala: Küratörlük kavramının son yıllarda bazı sergilerde içeriğinden öte, dikkat çekmek amacıyla ve moda bir kavram olarak kullanıldığını düşünüyorum. Küratör yaşadığı çağa sorular soran, seçtiği ve bir araya getirdiği sanat eserleri aracılığıyla yaşamı irdeleyen, yani bir sanatçı gibi izleyenlerin zihninde cevaplar oluşturan biridir. Bu nedenle bu sergi kapsamında “Sanat Danışmanı” ifadesini kullanmayı tercih ettim.
– “Le Voyage” sergisinin çıkış noktası nedir? Neyi amaçladınız?
S.A.: Bu sergideki amacım modern Türk resminden bir seçkiyle izleyiciyi bu alanda bir yolculuğa çıkarmak. Yolculuk ismini düşündüğümde de erken dönem modernist düşünür, şair Charles Baudelaire’in şiiri bana yol gösterici oldu. Bu anlayıştaki karma sergilerin farklı sanatsal beğenilere sahip sanatsever, öğrenci, koleksiyoner gibi izleyicilere geniş bir perspektif sağladığını ve resim sanatıyla yeni ilgilenmeye başlayanlara da öğretici olduğunu düşünmekteyim.
– Sergideki eserler arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
S.A.: Sergide modern sanat anlayışına öncülük eden Paris Ekolu sanatçılarımızla onların açtığı yolda sanat serüvenlerine devam eden günümüz sanatçılarının eserlerindeki Modernizm ortak paydasındaki ilişkiyi hedefledim.
– Sergide farklı ekollerden sanatçılar bir arada yer alıyor… O isimleri hangi düşüncelerle bir araya getirdiniz?
S.A.: Biraz önce sorduğunuz sorunuza verdiğim cevap, bu sorunuzu karşılıyor aslında. Ortak payda Modernizm. Her ne kadar postmodern döneme ait yapıtlar ve beraberinde “Çağdaş Sanat” kapsamında çok değerli eserler üretilse de Modernizm yaşamaya devam ediyor.
– Bir yanda edebiyatın, müziğin izini taşıyan portreler, öte yanda gündelik hayata dair resimler…
S.A.: Evet konular ve üslupları farklı da olsa temelde bireyin kişisel duyguları, tercihleri, birikimleri ve modern bir dille betimlenen toplumsal imgelerle farklı sanatçıların üretimlerini bu sergide bir arada görebilmekteyiz.
– Sanatçının içsel yolculuğu kadar, izleyicileri de düşsel bir seyre çıkarıyor serginiz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
S.A.: Bu çabayı vurguladığınız için teşekkür ederim. Sanatçı ve sanat eserinden sonra bu ilişkiyi yaşatan, bu ilişkiye hayat veren üçüncü unsur da izleyicidir ben de bu yolculuk içinde izleyicinin imgelem dünyasındaki perdeleri sırasında aralamasını hedefledim.
– Sergide hangi yapıtlar öne çıkıyor?
S.A.: Bu sorunuza sanırım öznel beğeni açısından her izleyenin farklı cevapları olabilir fakat tarihsel olarak bakarsak Paris Ekolu sanatçılarının yapıtlarının öne çıktığını söyleyebilirim. Özellikle Mübin Orhon’un son dönemlerine ait çok etkili, güçlü kağıt üzerine guaj çalışmalarından eserlerle beraber Nejat Devrim, Selim Turan, Avni Arbaş ve Adnan Varınca gibi sanatçılar da sergiyi etkili kılmışlardır.
– Paris Ekolü sanatçılarının son yıllarda öne çıkmasını neye bağlıyorsunuz?
S.A.: Paris Ekolü sanat tarihi içinde çok önemli bir rol oynar. 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın diğer şehirlerine göre daha az bir yarayla çıkan Paris, sanatın merkezi oldu. Kente farklı ülkelerden gelen sanatçılarla Fransızların yarattığı entelektüel sanat ortamı güçlü bir sinerji oluşturdu. Bu etkileşimde Paris’i okul olarak seçen Türk sanatçılarının da payı vardır. Osmanlının son döneminden başlayarak Paris’e giden sanatçılarımız Paris sanat yaşamının ve döneminin yenilikçi sanatından uzak kalmalarına rağmen savaş sonrasında bu ortama giren ressamlarımız Paris’in büyüsüyle birlikte batının yenilikçi sanatına adapte olmuşlar ve dönemin sanat anlayışıyla eserler üretmişlerdir. Dolayısıyla Paris Ekolü sanatçılarımız sanat tarihimizde her zaman için çok önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle 1980’lerden sonra gelişen sanat piyasasının talepkâr tavrıyla gerçek değerleri görünür olmuştur. Nitelikli sanat algısının artması, beğeni düzeyinin gelişmesiyle Paris Ekolü sanatçıları konusunda toplumda farkındalık artmıştır. Bu çabada Ferid Edgü, Amelie Edgü, Enis Batur ve Galeri Nev gibi kişi ve galeriler önemli rol oynamışlardır.