6 yaşlarında bir kız çocuğu, annesiyle birlikte düğünlerde şarkı söylüyor… Ama ne ses, bülbül gibi şakıyor adeta… Bir gece ne oluyorsa oluyor, sabah uyandıklarında küçük kızın kekeme olduğunu görüyorlar… O günden sonra kendini en rahat şarkı söyleyerek ifade edecek. O bülbül ses 75 yıl susmayacak. Cumhuriyet’in en esaslı sesi, en parlak divası olacak. Aslında süslü sıfatlara da gerek yok; Müzeyyen Senar olacak…
1920’li yıllar, Bursa. Altı yaşlarında bir kız çocuğu, annesiyle birlikte düğünlerde şarkı söylüyor… Ama ne ses, bülbül gibi şakıyor adeta.
Bir gece ne oluyorsa oluyor, o tek başına şarkılar söyleyip bütün gözleri üzerinde topladıkça annesinin içine fenalık basıyor. Nazar duaları okuyup duruyor Zehra hanım. Sabah uyandıklarında küçük kızın kekeme olduğunu görüyorlar… Hayatının ilk dönüm noktası bu. O günden sonra kendini en rahat şarkı söyleyerek ifade edecek. O bülbül ses 75 yıl susmayacak. Cumhuriyet’in en esaslı sesi, en parlak divası olacak. Aslında süslü sıfatlara da gerek yok; Müzeyyen Senar olacak.
Kozalar arasında dünyaya geldi
Gelinlik giymedi
Sahne hayatı evliliğini bitirdi
Çocukları için aşkından vazgeçti
Birçok sanatçıya ablalık yaptı
2006’da son kez sahnede
2006’da ise artık hiçbir programa katılmayacağını, sahneye çıkmayacağını açıkladı. “88 yaşındayım” diyordu: “Türkiye’de kimse bu kadar uzun süre şarkı söylememiştir. Tekliflere bir dur demek istiyorum.”
O bitmek bilmeyen şarkı söyleme tutkusu ve insanları kıramayan yapısıyla bu kararını uygulayamayacaktı belki. Sağlığı izin verseydi… 5 Eylül 2006’da Sepetçiler Kasrı’nda son kez seyircisiyle buluşan Müzeyyen Senar, tam 20 gün sonra bir pıhtının beyin damarını tıkamasıyla felç geçirerek hastaneye kaldırıldı. Gene de uzun bir tedaviden sonra 90. yaşını sevenleriyle kutlayabilmiş, o gün bugündür hayatını Bodrum’da kızıyla sürdürebilmişti.
Zaman zaman haberlerini alıyor, umudumuzu kaybetmiyorduk.
2008’de kızından gelen sesini kaybettiği açıklamasıyla bile… Zaten Feraye de “Artık yürüyemeyeceğini söyledik” demişti: “Ama şarkı söyleyemeyeceğini bilmiyor.”
Biz de bilmiyorduk aslında. Şimdi biliyoruz. Kimse Müzeyyen Hanım gibi elmayı çat diye ortadan bölemeyecek, o efe duruşuyla rakı bardağını başının üstünde çevirip “Ben doldurur ben içerim, günah benim, kime ne?” diye kafa tutamayacak, ‘Haydar Haydar’ı bir daha kimse öyle gümbür gümbür söyleyemeyecek…
Asu Maro / Milliyet Sanat