Bazen kabul etmek çok kolayken yaşadığın olayları, bazen sindiremezsin, kaçarsın. Kaçtıkça rüyaların kovalar, yürüdüğün kaldırımlar boğazına sarılır. Unuttuğunu sandığın ne varsa gün içinde karşına çıkar, baktığın bir çift gözde seni içine alır. Bindiğin asansör sana öyle şeyler hatırlatır ki, inmek istesen inemezsin, dursa çıktığın kat kursağında kalır. Bazen sen, sende ne varsa boğularak batarsın ve yutkunamadığın ne varsa içine çektiğin nefesinde sıkışıp ciğerlerini sıkıştırır. Ve sen susarsın. Susmayı öğrenirsin. Konuşmak canını acıtır, canın canını yaktıkça ateşi kalbinde kül olup seni sadece hırpalatır.
Gözünün önünde canından bir parça eridikçe senin ruhundan eksilir, anlatamazsın. Anlatmak istersin ama kelimelerin tarif edemediğini hissedersin, susarsın. Yediklerin boğazına dizilir, duydukların beyninde yankılanır ve sen sadece bakarsın. Baktıkların herhangi bir anlam ifade etmez ama daha farklı nerede duracağını bilemediğin için sadece beklersin ve saatlerin birbirini kovalamasını umarsın. Zaman geçtikte acın dinecek dedikleri için, alışacağını söyledikleri için, kızdığın ve küfrettiğin için ağzını açmazsın ama zaman geçtikçe de konuşamazsın. Toprak boğazını tıkar gibi hissedersin de yutkunamazsın. Ağlayan insanları izlesen de çığlıklarını duyamazsın. Vücudunda biriken haykırışlar o kadar yüksektir ki, etrafında ağlayan insanların neye ağladığını anlayamazsın. Susarsan geçer sanırsın. Kelimeler canını acıtır, gördüklerin gözünü kanattıkça, gözyaşların yüzünden kayıp giderken, sadece anılarını hatırlatır.
Bir daha olmaz sanırsın, biri çıkar yüzüne gülümseme yerleştirir. Korkarsın, mutlu olacağın için vicdan azabı çekersin. Hayallerin gerçekleşir, eksik hissedersin, kimseye anlatamazsın. Ağlarsın, yanlış yorumlanır, sahte sarılmalar yaşanır. Sarıldıkça incinirsin, dokundukça yaranı kanatırsın, güçlü durmaya çalışırken içten içe ağlarsın ama duygusalsın sanılır. Kimseye de bir şey anlatmak istemezsin, bilenler anlıyorlar sanırlar ve bu yaranı daha da kanatır. Yüzün güler, yaran kabuk bağlamaz. Dans edersin, hareketlerin ruhunda yavaşlar. Doğum gününü kutlarsın, yeni yaşın daha iyi olacak sanırlar. Uzaklaşırsın, duvarların var diye yargılarlar. Sınırları kendilerinin çizdiğini insanlar asla anlamazlar. Elinde olmayan çaresizliklerin sorumluluklarını insanlar asla üstlerine alınmazlar.
Uyuduğunu düşündükleri her gece duvarları izlersin. İşlerinin yolunda olduğunu düşündüklerinde içleri rahatlar ama sen yastığına acılarını çizersin. Bulutlara hayallerini yüklersin. Olmadığına emin olduğun hayatları izlemek istersin, bilemediklerin gerçek olsun istersin. Gerçekleri sorguladıkça odandaki resimlerle dertleşirsin, geçecek diyenlere gülüp geçersin. Senin enerjin hep yerinde diyenlere gülümsersin, iyi değilim diyemezsin. Bunları şimdi yazıyorum ama okuyanlar acaba ne diyecek diye düşünüp yine de siktir edersin. Mutluluğumla beslenen insanlar biraz da mutsuz olduğum çaresizliklerimi tanısın deyip devam edersin.
Dinlediğin hikayeler ağır gelir, yağan yağmur anılarını yeşertir, burnunun dibinde değişen mevsim kayıplarını depreştirir ama derdim kışla değil diyemezsin. Kış geldiğinde canım acıyor, yağmur yağdıkça canımdan sakındığım çocukluğumun mezarı ıslanıyor, kar yağdıkça bir mezarlıkta hayallerim üşüyor diyemezsin. Telefon çaldığında korkuyorum, arayıp da ulaşamadığım sevdiklerimin sesini bir daha duyamayacağım için ağlıyorum diyemezsin. Soğuk havalar yasaklansın diye konuşup durursun da, niye böyle giyindin diye soranlara üşürsem sevdiklerimi kaybederim diye korkuyorum diyemezsin.
Yaşın kaç olursa olsun bazen bazı şeylere çare bulamadığını, bulduğun çarelerin düzeni değiştiremediğini kabullenirsin. Çaresizliği öğrendiğinde, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını kabul ettiğinde, hayallerine ulaşmak için çalıştığın yolda daha eksik olacağını fark ettiğinde, yenilirsin. Kazandığın hiçbir şey seni hafifletmez, sen hep kaybettiğin o günde yalnız başına gözyaşlarını silersin. Yeni hayaller biriktirir, yeni insanlarla vakit geçirir, yatağına girdiğinde yorganına sığınıp bir sonraki sabahı beklersin.
Çaresizlik seni esir aldığında bir daha özgür olamayacağını hissedersin. 16 yaşındayken başka vurur, 26 yaşındayken başka. Kimin hayatına dokunmuş olursan ol, dokunduğun tek bir hayata ilaç olamadığını bilmek zaferlerini eksiltir. Kendinle gurur duymana engel olmaz ama içine bir burukluk yerleştirir. Yapamadıklarını anımsatır, eksik kaldıklarını hatırlatır. Yürümek istersin, düşersin. Ağlamak istersin, gülersin. Yataktan çıkmak istemezsin, işe gidersin. Yok olmak istersin ama başkasına tebessüm ettirirsin ve devam edersin.
Çaresizlik devam etmeyi öğretir. Çare bulamadıkça kaybolduğun duygularını geri getirir. Engel olamadığın ne varsa önüne serer, yemek masanı grileştirir. Kararların tedirginleşir, kararlılığın örselenir. Seni tanıyanlar bile inanamaz, karşına binlerce soruyla gelir. Çaresizdim, çok küçüktüm anlayamadım diyemezsin, travma deyip geçersin. Bilmezler nedir ne değildir, gülen yüzüne aldanırlar. Çaresizliği gelip geçer sanırlar, iyi olduğuna inanırlar. Anlatmışsındır, ağlamışsındır, zaman aşımıyla hafifledi sanırlar. Yorgunsundur, açıklayamazsın. Eksiksindir, inandıramazsın. Çaresizsindir, anlatamazsın. Çare bulamamışsındır, parçalanmışsındır, susarsın. Sen de devam edeceğine inanırsın, çare bulamamak yaranı kanatmıştır, sen acını atlamamışsındır.
Yaşadığın hiçbir olay, yaşadığın onca acıyı unutturmaz ama aslında mutlusundur. İyi ki diyebildiğin için, sevdiklerin hayatta ve yanında olduğu için isyan etmek anlamsız gelir ama asıl derdini de anlatamazsın. Üzerinden on bir kış geçti, üzerini örten karları eritemedim diye konuşmak istersin, dinleyecek birini bulamazsın. Esen rüzgar çocukluğumu üşütüyor diye ağlıyorum diyemezsin, anlatamadığın için güler geçersin, gülüp geçemediğin ne varsa, bir öğle yemeğinde çayını içerken sindirirsin.
Dinleyemediğin şarkılar çaldıkça, bulunamayacağın ortamlar arttıkça, ben buradayım demek istedikçe susarsın. İyi değilim demen gerekse de susarsın. Anlatamayacağını anladığın her an sustuğun anlarını bir bir yutarsın. Bazı insanların gözlerinde gördüğün o bakışı artık sen de anlarsın.
Tüm bu öğrenilen çaresizliğin en güzel yanı ayağa her zaman daha güçlü kalkabilecek hale gelmiş olmandır. Sevdiklerine daha sıkı sarılmayı, daha sık seni seviyorum demeyi unutmamandır. Daha kötü günlerin de yaşanabileceğini farkına varıp, her gün eğlenecek enerji bulmakta zorlanmamandır. Geri gelemeyecek anlar olduğunu anladığından, canını kimsenin sıkmasına fırsat tanımamandır. Gelecek tüm çaresizliklerinle çoktan tanışmışsındır ve yeni her acıda hazırlıksız yakalanacağının da farkındasındır. Bazen bunu pozitif yönde kullanırsın, bazen yeni kurmaya çalıştığın ilişkilerinde başarısız olup bu yükün altında kalırsın.
Bu yüzden sabahları Seda Sayan gibi uyanırsın ve yine bu yüzden yeni tanıştığın insanlara bu sebeplerini asla açıklayamazsın. Bir günaydın ile neşe saçar, kendi günlük mutluluklarını da arttırırsın.“İyi ki” diye başlayan tüm cümlelerin, her sabah seni yataktan kaldıran sebebin olur, açıklamaya çalışmaktan da kaçarsın.
Hiçbir zaman hazır olamayacağını bildiğin onlarca şey önünde dursa da, sevdiklerinin çoğu ya çoktan buralardan gitmiş ya da yeni taşınacak olsa da, alışırsın geride kalmaya ve mutlu yaşamaya. Çünkü ne olursa olsun acılarınla artık barışmaya hazır, çaresizliklerini gelecek güzel günler uğruna kucaklamış ve yeni bir güne daha gündüz kuşağı programı neşesiyle uyanmışsındır.
Gizay Tabanlıoğlu