Swissôtel Büyük Efes ve Büyük Efes Sanat’ın sergi etkinliklerinin ilki olan Dinamo yeniden sanatseverler ile buluşuyor. Ilki 2013 yılında gerçekleşen “Dinamo I” genç sanatçılar sergisinin üçüncüsü, 19 Ekim – 2 Aralık 2018 tarihleri arasında Swissôtel Büyük Efes’in Kordon salonlarında sergilenecek.
İsmini durağan enerjinin elektrik enerjisine geçmesinden alan Dinamo sergisinin üçüncüsünde, Türkiye’nin farklı illerinden gelen 21 genç sanatçının 60’dan fazla eseri yer alacak. Farklı malzeme ve üretim teknikleri ile oluşturulan resim, heykel, enstelasyon, seramik fotoğraf ve video art gibi farklı disiplinlerden eserler ile bir dil oluşturan genç sanatçılar, ele aldıkları konuları duyurmayı hedefliyor.
Sanat Yöneticiliğini Meriç Aktaş Ateş’in üstlendiği Büyük Efes Sanat’ın bu özel sergisini Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisi Salih Kalafatoğlu; “Anlamın Sessiz Gücü” olarak ifade etmekte ve “… Kapalı ya da açık, örtülü ya da gizli… anlamın o sessiz gücünü hissetmek, bize gösterilenle kuracağımız yürekten gelen sevgi dolu ilgiye bağlı. Anlamla ilişkiyi kurmak ve onu yakalamak için önce bütün bir resme bakmak, sonra da oradan bize gösterileni görmek…” dizeleri ile anlamlandırmaktadır.
Sergide yer alan 21 genç sanatçı;
Bengisu Bayrak, Beyza Boynudelik, Damla Yalçın, Deniz Doğruyol, Ece Beylikci ,Eda Emirağ, Evren Erol, Fırat Engin, Fırat Neziroğlu, Kerem Topuz, Leyla Emadi, Maartiz, Melike Kılıç, Merve Dündar, Nejat Satı, Pemra Aksoy, Saliha Yılmaz, Şevket Arık, Şeyda Özdamar, Tuğçe Aytürk ,Yeşim Us
Bengisu Bayrak
Bengisu Bayrak’ın neyin gerçek neyin sahte olduğuna dair algımızla oynayan yapıtları gerçek ve sahtenin üst üste çakıştığı bir alanda dururlar. Resim, yerleştirme ve video gibi araçları kullanarak hayal ettiği anlatıları görselleştirirken,tarihsel olguların ve sosyal düzenlerin inandırıcılığını sorgular. Alışıldık anlayışları kırmak ve alternatif anlatılar yaratmak için geçici olan şeyleri, sıradan dokümanları ve eski veya yeni kitapları birer arka plan gibi kullanır.
Beyza Boynudelik
Sorguladığı kent insanının aidiyet, samimiyet duyguları ve gerçekliği için kostümler, maskeler, mekanlar ve kimlikler üzerinden önermelerde bulunmaktadır. Öte yandan da bir kadın sanatçı olarak “kadın” kimliği ve cinsiyet politikaları üzerine üretimi süregelen işleri vardır.
Eda Emirdağ
çalışmalarında mekan, obje ve karakterleri bir bütün olarak sunuyor. Karakterlerin yüzlerinin çoğu zaman belirgin olmadığı fotoğraflarında, izleyiciye eserlerindeki hikayelerle empati kuracakları bağlar yaratıyor. Hikaye kurgularını oluşturan mucizeler, düğmeler, ağaçlar, tüller, kapalı yüzler, posta kutuları, kar, çatallar, elektrik direkleri, radyolar, ceketler, çocuklar, bilezikler ve kırmızı gibi alışılmamış öğeler sanatçının ilham kaynakları arasında.
Evren Erol
Sanatı, var olan gerçekliğe alternatif bakma yöntemleri geliştirebilmek noktasında, sanatçıya sonsuz özgürlük alanı yaratan kendini ifade etme ve sorgulama dili olarak görmektedir. Heykellerini, koşullara göre kendi varoluşunu biçimleyen düşünce ve kavramların, bilinçaltında yer alan değişimin yansıması olarak tanımlamaktadır. Değişim, dönüşüm, karşıtlık, ret ve kabul bağlamı gibi temel metaforlar çerçevesinde üretmektedir.
Fırat Neziroğlu
Neziroğlu, kendini sökmekle başladı işe, amacı tanımaktı kendini ve dünyayı; dans ederek… dokuyarak… ve de dokundurarak!.. Norveç Kraliyet Büyükelçiliği himayesinde Oslo’ya, Tayland Kraliçesi Sirikit’in doğum günü kutlamaları nedeniyle Tayland’a, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani’ye bir sanat eseri dokumak üzere Katar’a davet aldı. Sanatçı, insan, his, beden, zihin üzerine düşünmekte, sahnede müzik eşliğinde dokuma performanslarını sergilemektedir.
Kerem Topuz
Yönetmen ve sanatçı olan Kerem Topuz, çalışmalarının bütününde sıradan ve bilinen görüntüleri kullanmayı tercih eden sanatçı, gündelik hayatın banalliğini yüksek kontrastlı ve canlı renklerle dönüştürerek yeniden üretilmiş nitelikli(niteliksiz) metalara çevirmektedir.
Leyla Emadi
Çalışmalarında esas olarak insanı ele alan Emadi, Şiddet, baskı ve zulüm her daim çalışmalarının ana teması haline gelerek plastik bir dille harmanlanmıştır. Bireyin bağlı olduğu cinsiyet, din, siyaset, ideoloji ve kalıplaşmış düşünceleri, resimlerinin ikinci önemli maddesi haline getirmiştir. Bu kalıpları sorgulamayı, parçalamayı ve gerektiği yerde yıkmayı amaçlamıştır.
Maartiz
Kadrajın donmuş görüntüsündeki ölümlülüğün ve zamanın geçişinin bir simgesi olan çalışmalarında kolaj, baskı ve dikiş tekniğini kullanmaktadır.
Merve Dündar
Çalışmalarında iç dünyanın, dışarıyla ilişkisini, bireysel ben ile sosyal ben arasındaki sınırları, etkileşimleri, benlik ve kimlik kavramlarını sorgulamaktadır.
Nejat Satı
çeşitli şekillerde sonuçlanabilen bu deneysel pratiğiyle farklı seriler üretti. İşlediği konular hakkında dayatmacı bir tavır takınmayan sanatçının kompozisyonları, dinamik ve soyut formları, izleyicinin yorumuna açıktır. Figüratif tasvirin sınırlarından kurtulmuş tekniği, özündeki yaratıcı potansiyeli açığa çıkarmak üzere malzemenin işlenmesi ve uygulanmasına dayanır.
Şeyda Özdamar
Sanatçı yaptığı çalışmalarda eğitim, otorite, özgürlük ve birey haklarını ele almaktadır. Farklı zaman dilimlerinde araştırıp topladığı aile, asker, çocuk, kadın ve politik fotoğrafları bir araya getirip, onların üzerinde kendine özgü sorgusuz, kuralsız deneysel sonuçlar ile farklı bir imaj elde etmektedir. Bu tavır topluma ve çarpıklıklara karşı duruşunu görselleştirir. Çalışmaları en geniş perspektifle dönüşüm, unutma, hatırlama kavramları arasında sıkışan belleğin arşivsel bir dışavurumudur.
Tuğçe Aytürk
Sanat çalışmalarında, hayatın akışı içindeki sıradan malzemelere, hazır nesnelere uyguladığı çeşitli işlemlerle çarpıcı etkiler
elde etmenin peşine düşmektedir. Onların sanat aracılığı ile hayata tekrar kazandırılma çabasında başka deyişle dönüşümlerinde doğanın döngüsü sanatçıya kılavuzluk etmektedir.
ANLAMIN SESSİZ GÜCÜ…
Görmek,
sözcüklerden önce geldi hep…
hayatımıza yön veren sözcükler,
görülen ya da gösterilenin biçimlenmiş haliydi yalnızca.
Camların ardından bakıp gördüğümüz de
hayatımıza dokunanları, dokunduğumuz da yüreğimizi kanatan
dikenleri sözle ifade etsekte,
hepsi görüp de göstermek istediğimiz
görüntülerin tanımlaması değil midir?…
Bu tanımlama da görünen,
iletilmek istenen anlamın kendisi midir?
Yoksa görünenin ardında mı gizlidir anlam?
Kapalı ya da açık, örtülü ya da gizli…
anlamın o sessiz gücünü hissetmek,
bize gösterilenle kuracağımız yürekten gelen sevgi dolu ilgiye bağlı.
Anlamla ilişkiyi kurmak ve onu yakalamak için
önce bütün bir resme bakmak,
sonra da oradan bize
gösterileni
görmek…
Salih Kalafatoğlu
Kültür Üniversitesi Öğretim görevlisi