5.1 C
İstanbul
Pazar, Aralık 22, 2024
Ana SayfaKöşe YazılarıEdebiyatBütüne ve Aşka Ölümüne Tutunanlar; Sevici Elektronlar

Bütüne ve Aşka Ölümüne Tutunanlar; Sevici Elektronlar

I. Uyanış / Yetersiz Bakiye

 

Üç kişi iki yazmaya çalıştık

Biri yazarken ikisi öldük

Kalanımızdan bir tek çıkmadı

Hadi değer ver bana. Belirle ve sabit kıl beni. Durgunlaştır ve durağanlaştır. Bana olmadık payeler biç. Biçersin ve döversin sen; arada bir de seversin.

Tekken çok olmak ve bunun için delicesine çabalamak. Yetmiyor, yetemiyor insan; ne kendisine ne de dışındakine. Ne onlarsız bir bütün ne de onlarla bir yarım olabiliyor. Niye yetsin ki hem? Asla olamayacak bütüne yaklaştıkça giderek artan bir parçalanma isteği ve düzensizliğe karşı eğilim, teori ve pratikte evrenin tam da kendisi işte. Hadi çık insan çıkabiliyorsan, hem kendinin hem de evrenin dışına.

Çıkamazsın, çıkamadın, çıkamayacaksın da. Olası hiçbir yerden çıkamayacaksın insan. Ne kadar tamamlamaya çabalasan da asla bir bütün olamayacaksın. Evren, patlamadan önceki o tek çekirdek hâline dönecek, sen dönemeyeceksin; geri dönüşü olmayan bir bozunmaya ve çürümeye uğradın çünkü.

Çöküş yolunda kimseye ihtiyacın yok insan, kendine bile. Böyle bir bozunma ve çürümüşlük içindesin madem, sal gitsin be insan; sal gitsin!

Sabaha intihara niyetlenip de gece mışıl mışıl uyumak niye?! Sırf, sal gitsin dediğimiz için değil mi? Kendine gel insan, kendine gel! Silkelen ve geber insan!

Uyuyan mı var? Ne uyuması! Az sonra film izlenecek, arada mekik çekilecek ve çok daha önemli hissettirilecek zamana kendini. Herkesin asli görevi değil mi sonuçta bu: Zamana adanmış bir değer biçme ayini ve sayılarla gelen haybeye bir boşluk doldurma çabası.

Geceye karşı bunca boş söz söyleyip de, önünde sonunda yine ona tutunmanın çelişkisiyle yatağa girdiğinde, hepi topu bir tek bile etmeyen kişiliğinle baş başa kalıyorsun ve en kaçınılmazı da bu oluyor. Kişiliğin bile düzensizliğe ve parçalanmaya eğilimliyken, bunu bile beceremediğini fark edip kahroluyorsun sonra.

Bedenin yapaylıktan yapış yapış bir hâlde ve hiçbir doğallık barındıramıyor artık. Evrenin tek uyumsuz parçası insanın basit bir prototipi olmak hiç de zor değil, bak işte bunu çok iyi beceriyorsun. Öyle kusursuzsun ki insan olma ve var olamama yolunda, hissedebilmek için hiçbir şey yeterli olamıyor sana. Boyutlara ihtiyacın varmış gibi, durmaksızın bir boyut arayışında olmak, ne denli kısır olduğunu gösteriyor arayışının ve her seferinde de avucunu yalamak zorunda kalıyorsun… Cinselliğin boktan, üreyip yayılman gereksiz.

Ve her şeye rağmen varım diyebiliyorsun ya; oha be insan!

 

II. Çoğalış / Çeyrekli Yarım

 

Dün tam yarım saat acıdım kendime (biliyorum, saat tuttum çünkü). Kafamı okşayıp okşayıp acıdım kendime. Kendine acıyan insan hayatta da çok başarılı oluyor, buna eminim. Silkelenip kendine gelmek için, çok önemli kendine acımak.

Nasıl bir hayatınız olursa olsun, yeter ki kendinize acımayı bir şekilde öğrenmiş olun. Tek çocuklu bir ailenin o tek çocuğu da olabilirsiniz, annesi ya da babası da. Çocukluğu baz alacak olursak, tek çocuk olarak eşek kadar olduğunuzda anne ve babanızdan hesap sorabilirsiniz, o tümüyle ayrı bi konu. Diyelim ki, sormanız gerekti ve soruyorsunuz ve kendinizi kaybetmiş bir şekilde bağırıyorsunuz:

“Neden ha, neden? Bi’ tarafınıza mı yapışırdı bir kardeş yapsaydınız bana?! Ne sövüp sayacak ne de dövecek kimsem var; kendimi çok yalnız hissediyorum. İntihar eğilimim de yok; bunların hepsi genetiksel bir kusur olsa gerek. Bana bulaştırdığınız tek güzel bir yanınız var, o da koca bir hiç olmak. Kurtarın lan beni bu yalnızlıktan ve de berbat hayattan!”

Tınmıyorlar değil mi? Tınmayacaklar da, daha çok beklersiniz…

Bunun tersi de olabilir; yani çok çocuklu bir ailenin gerzek bir üyesi de olabilirsiniz. Önemli olan, kalabalıkla doğru orantılı olarak yalnızlığınızın artması.

Uzun ya da kısa aralıklarla çocuk yapmak, yalnızlığın en keskin ilaçlarından/çarelerinden biri. Yapıyorsun çocuğu, bitiyor iş. Çocuk her şeyin çözümü yani. Yalnızca yalnızlığın değil, geri kalan her şeyin de.

Aslında annem ve babamı hiçbir zaman zorlamadım çocuk yapsınlar diye. Akıllarına eseni yapmaktan hiç alıkoymadım onları. Ne bir zorlama ne de başka bir şeyin esamesi bile okunmadı. Sadece arada bir doğan çocukların kulaklarına okunan isim ayinleri oldu, o kadar.

İsimlerin özel ve önemli olduğu öğretildi hep. Kendimizi biraz olsun iyi hissetmemizi sağlayan berbat bir yanılsamaydı aslında bu. Her zorlama süreç gibi, yapaylıktan öteye geçemeyen öğretilerin yanına bir fazlalık olarak eklenmek de kaçınılmaz sonu oldu.

İnsanın var demeye bin şahit varoluşunda kendini biraz olsun değerli hissedebilmesi için, çok daha sağlam şeylere ihtiyacı var. Nereye baksa, gözünü alamadığı tıpkı kopyalarından kurtulması gerek her şeyden önce. Küresel bir temizlik, herkesin yapması gereken -kayda değer- tek eylem belki de. Ta ki lanet insan soyu tükenene kadar.

Birken çoğalmak ve birden toplu hâlde yok olmak, zaman dilimi milyonlarla ölçülen kitlesel eylemlerin belki de en önemlisi. Bunun en güzel örneği de, yaklaşık 165 milyon yıl gezegene hükmeden dinozorlar. Ve 165 rakamının, 7 bile edemeyen insan varlığı yanında gezgende kapladığı zamansal yeri bir düşünün. Sonra da gezegen için ne kadar önemsiz olduğunuzu bir düşünün. Ki evren için bir değer arz etme ve bunu tespit etme uğraşına boşuna girmeyesiniz hiç. Girenleriniz varsa da çıksınlar lütfen, zira neden girildiği asla açıklanamayacak o kuyruğun ta en başında beklentilerinizi karşılayacak hiçbir şey yok. “Ve nasıl da yanlış anlamış, evrimsel sürecinde söküp çıkardığı kuyruktan kurtulmayı zavallı insan!” diye haykırmayı da unutmayın, kuyruktan uzaklaşırken…

Hadi çocuk yapın lan! Sana diyorum anne ve baba ve “gelinim sen anla” tüm anne ve babalar! Durmadan üreyin, tıksırıncaya, hapşırıncaya dek üreyin! Ve üredikçe, arttıkça daha da yalnızlaştığınızı, giderek daha da yok ettiğinizi bir kez daha anlayın. Ha, “Diğer hayvanlar da aynısını yapıyor, biz yapmışız çok mu?!” diyeceksiniz, deyin. Demeye ve gevelemeye de devam edin; gerçekleri değiştiremeyeceksiniz nasıl olsa: Ne gerektiğinden fazlasını almaya yeltenen ne de zevki için yok eden başka bir hayvan yok yeryüzünde, hiç olmadı da.

Kenan Yaşar
RELATED ARTICLES
Abone Olun
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Most Popular