Sevgili Alper Erdinç, Mert Gider ve Gizem Ertürk’ün hazırladığı “Türkiye’de Müzisyen Olmak” adlı altı bölümlük mini belgesel serisinin ilk bölümü olan “Ben İnsan Değil Miyim?”i izledikten sonra 93’ten bu yana bir şekilde içinde olduğum sektörle ilgili düşüncelerimi yazmak istedim.
Ben, Türkiye’de müzisyen olmayı Türkiye’deki müzisyenlerin bile tam idrak ettiğinden çok emin değilim aslında.
O sahne ışıklarının albenisi var ya işte o çok kandırıcı, çok kafa karıştırıcı; değil dinleyici açısından, müzisyen için bile öyle.
Şöyle açıklamaya çalışayım; düzenli sahne aldığı ve görece o sahnede tanınan bir noname müzisyene karşı seyircisi için o imrenme, hayranlık ya da özenme ne düzeydeyse, ismi az dahi olsa duyulmuş bir müzisyene karşı da noname müzisyenin hisleri benzer düzeyde. Aynı kulvarda çok ünlü olmuş bir müzisyene karşı da ismi az duyulmuş müzisyeninki öyle.
Peki o adı çok duyulmuş olan müzisyen gerçekten hayal edilen hayatı mı yaşıyor? Konserler doluyor ya paralar da akıyor, .. öyle mi gerçekten?
Size bir şey söyleyeyim mi o adı çok duyulmuşların da çok çok azı bu şekilde yaşıyor ama onların da daimi mutlu olduklarına ben şahit olmadım. Tam tersi gergin, hükmedici, elindekini kaybetmemek uğruna her şeyi yıkmaya hazır birine dönüştüklerini daha çok gördüm. Ya da tatminsiz olduklarına.
Yoksa kendi yaşadığı sıkıntıları aşabilen biri müzik adına bunun çözümüne kafa yormaz mı, kendinden sonrakiler için yol olmaya çalışmaz mı?
Bağımsızlar sorunlarla boğuşurken o star (! ) koltuğunda oturanlar, kendilerinin bir sözü ve çabası ile bir şeyler iyiye doğru değişebilecekken bunu yapmazlar mı?
Tamam sanat çok bireysel bir şey kabul ama ortada bir sektör varsa ve müzisyenlik bir meslekse bu sanatın bireyselliğini sektörün birlikteliği ile dengeleyebilmeyi de mecbur kılmaz mı?
Biliyorum ve çokça şahit de oluyorum; müzikle uğraşmak zaten ruhu çok yıpratıcı bir şey, üzerine bir de başka olumsuz etkenler hele hele bu gelecekten yana güvensizlik ve şu an ki Korona günlerinde işsizlik olarak ortaya çıkınca müzisyen artık günü bile kurtarmanın çok uzağında.
Bu belgesel aslında en çok da bu bahsettiğim imgeyi yıktığı için çok değerli, geçmişin ikonlarının, yeni jenerasyonun isim yapmışlarının ağzından dinlerken anlıyorsunuz ki “İsim yapmak, herkesin hayranlığını uyandırmak da ışıkların önünde icra edilen bir mesleğin gerçeği yansıtmayan kandırmacası.”