
Kudüs yakınlarında gerçekleştirilen arkeolojik kazılar, Bizans dönemi din tarihi hakkındaki yerleşik bilgileri kökten değiştirmeye aday önemli bir keşfe ev sahipliği yaptı. Weizmann Bilim Enstitüsü ve İsrail Antikiteler Kurumu‘ndan bilim insanları, geleneksel olarak erkeklere özgü olduğu düşünülen bir züht uygulamasının kanıtı olan zincirli bir mezarda, kadın kalıntıları tespit etti.
Khirbat el-Masani bölgesindeki MS 4. ile 7. yüzyıllar arasına tarihlenen Bizans manastırında yürütülen kazılarda birçok mezar ortaya çıkarıldı. Bu mezarların arasında özellikle biri dikkat çekti: Bedenin dünyevi bağlardan kopuşunu simgeleyen zincirlerle sarılı bir ceset. Geleneksel olarak bu tür münzevi uygulamaların erkek keşişlere özgü olduğu düşünülüyordu. Ancak kemiklerin kötü durumu, bireyin cinsiyetinin klasik kemik incelemesiyle belirlenmesini olanaksız kılıyordu.

Weizmann Bilim Enstitüsü’nden arkeolog Dr. Sarah Cohen, “Geleneksel yöntemlerle sonuç alamayınca, diş minesi protein analizine başvurduk. Bu yenilikçi teknik, X ve Y kromozomlarında farklı varyantları bulunan amelogenin proteinini inceleyerek biyolojik cinsiyeti belirlememizi sağladı. Erkek varyantının (AmelY) olmayışı, bireyin kadın olduğunu kesin olarak ortaya koydu.” açıklamasını yaptı.
Bu bulgu, hareket kısıtlama amaçlı zincir kullanımı gibi aşırı züht uygulamalarının yalnızca erkeklere özgü olduğu yönündeki yerleşik inancı sarstı. İsrail Antikiteler Kurumu’ndan Dr. David Levy, “Soylu kadınların manastır kurduğunu ve dini hayata katıldığını biliyorduk, ancak kendini zincirlerle bağlayacak kadar ileri giden bir kadın keşişin varlığı arkeolojik kayıtlarda bir ilk.” dedi.
Mezarın bulunduğu manastır, Kudüs’e giden Hristiyan hac yolu üzerinde stratejik bir konumdaydı. Bizans döneminde önemli bir dini merkez haline gelen şehir, Roma İmparatorluğu’nun dört bir yanından hacıları çekiyordu.