Bir kadın; birey, anne, eş, evlat, öğrenci, ressam, eğitmen, sanatçı…
Bir ressamın atölyesinden hayata resme ve sanata dair…
Kimseye annemle aynı üniversitede öğrenci olduğumuzu söylemeyin…
Her ne kadar kızı kampüste annesiyle karşılaşmamak için köşe bucak kaçsa da ondan daha önce üniversitede yüksek lisans eğitimine başlamış Pınar Kuseyri. Kendisinin de dahil olduğu sanatsal ve kültürel etkinlikleri birlikte takip ettiğimiz bir arp sanatçısı ve ressamlardan oluşan grubumuzla birlikte onu Kadıköy’deki resim atölyesinde ziyaret ettik. Bu keyifli sohbetin sonunda Pınar’ın sanatsal yolculuk serüveninin içinden ilginç tesadüflerle dolu bir yaşam öyküsü çıktı; hani -tutkuyla isterseniz azimle çalışırsanız başarmamanız için bir engeliniz yok- cinsinden bir kararlılık öyküsü bu.
Kahvelerimizi içerken gerçekleştirdiğimiz sohbetin satır araları kıymetli bilgilerle dolu, sanatçıların atölyeleri de tıpkı müzeler gibi, sergiler konserler gibi bir okul aynı zamanda.
Pınar’ın resim merakı çocuk yaşlara kadar gidiyor, Adanalı olan Pınar Kuseyri doğduğu Kayseri’de 6-7 yaşlarında yörede gördüğü halı kilim desenlerini çizerek başlıyor resim serüvenine. Aslında üniversitede iktisat okuyor ancak içindeki resim yapma tutkusu onu hiç bırakmıyor. Profesyonel çalışma yaşamı sürerken 2001-2003 yılları arasında iki yıl Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisinden desen dersleri alarak adım atıyor sanat hayatına, Adana’da. “Pastel ve kara kalemle başladım ve bu ufkumu açtı.” diyor. Sonra İstanbul’a geliyor ve çeşitli atölyelerde yağlıboya çalışıyor, ancak ruhunun suluboya istediğini fark ediyor. “Suluboya fırçası beni hep çekmiştir,” diyor sonra suluboya eğitimine başlıyor ve dört yıl suluboya çalışıyor. İlaveten Japon resim sanatı, Litografi (taş baskı), doğal kağıt yapımı, ecoprint (bitki, yaprak ve çiçek kullanılarak yapılan baskı tekniği) baskı, seramik, heykel, cam füzyon, fotoğraf, ahşap baskı ve sanat tarihi eğitimleri alıyor.
Pek ses getirmeyen kişisel sergiler açıyor, bu sessiz sedasız çabalar devam ederken hayatının ve sanat yaşamının yönünü tamamen değiştirecek serginin teklifi geliyor bir otelden ve kabul ediyor. Böylece 2015 yılının Temmuz ayında Bodrum Yalıkavak’da o otelde kişisel bir sergi açıyor. Sergi sanatseverlerce ilgi ile karşılanıyor ve bir ay olan sergi süresi bir ay daha uzatılarak iki aya çıkartılıyor. Ne olduysa bu uzatılan sürede oluyor; yurt içinden ve yurt dışından pek çok üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesi’nden bir grup akademisyen otele toplantıya geliyor ve Pınar’ın sergisini, resimlerini görüyorlar. Pınar’ın akademik yaşamı da böylece başlıyor çünkü öğretim üyelerinden bir bölümü bu işin okul kısmını da tamamlaması için onu üniversitelerinde yapılacak yüksek lisans sınavına davet ediyorlar.
Pınar’a; iyi resim yaptığını ancak eğer kurumsal bir eğitim almazsa camiada hobi düzeyinde bir ressam olarak değerlendirileceğini söyleyerek “yüksek lisans yapması” konusunda ısrar ediyorlar.
Neticede o güne kadar hiç aklında olmamasına, sürekli “olmaz canım” diye söylenmesine rağmen kendisini 23 Eylül 2015 sabahı saat 07.30’da Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Plâstik Sanatlar, Resim Bölümünde ve mülâkat sınavlarında buluyor.
Öyle kolay bir sınav da değil üstelik üç aşamalı; ilk gün desen, ikinci gün yağlıboya, üçüncü gün mülâkat.
İlk iki sınav geçiyor üçüncü gün karşısına çıktığı mülakat sınavı heyetinde sergisinde tanışıp sohbet ettiği tek hocanın olmadığını tamamen ona yabancı bir sınav heyetinin karşısında olduğunu görüyor. Öyle çok kolay geçilecek bir sınav da değil üstelik.
Goya’nın hayatı, sanatı, tarzından, ünlü “Mayıs’ın Üçü 1808”tablosu okumasına, Jan van Eyck’e ait Arnolfini’nin Evlenmesi tablosunun okumasından, Fransız ressam Eugène Delacroix‘a kadar geniş bir yelpazede soru sorulan zorlu bir mülâkat sınavını başarı ile geçiyor. Sınav sonunda o gün giydiği mavi gömleğinin heyecandan terden sırılsıklam olduğunu fark ediyor. Hiç unutmadığı bu heyecanlı özel günü bize anlatırken de yaşadığına şahit oluyoruz.
O günkü sınava 21 kişi katılıyor yedisi yüksek lisansa kabul ediliyor. Bu grup 2015 yılında başlayan öğrencilik sürecinde ilk önce lisans öğrencileri ile -alan derslerini- tamamlıyor. En küçüklerinin Pınar olduğu bir yaş grubu düşünün gençlerle birlikte müthiş güzel bir enerji yakalıyorlar.
“Lisans öğrencileri ile bir yıl okudum. Ruhum, giyim tarzım enerjim değişti, kızımı daha iyi anlamaya başladım.” diyor Pınar. Zaten 2 yıl sonra kızı da aynı üniversitenin İngilizce Mimarlık bölümünde eğitimine başlıyor. Artık anne kız aynı kampüste öğrenim görecekler ancak kızı annesini görünce yolunu değiştirecek kadar durumdan hiç hoşnut değil… Dünyada kaç kişi annesiyle aynı üniversitede aynı kampüste okuyordur ki?
Tüm derslerini başarı ile veren Pınar şu anda tez aşamasında. Tezinin konusu da oldukça ilginç: Japon estamplarının resim bağlamında batı resim sanatı üzerinde etkileri.
Estamp; metal, tahta, muşamba ve benzeri bir şey üzerine kazıldıktan sonra boyanarak kâğıda basılan resim.
Pınar’ın tarzını irdelemeden önce birlikte gezdiğimiz Hüseyin Avni Lifij sergisinde görüp ondan öğrendiğimiz atölye duvarlarında asılı poşadları fark ediyoruz. “Poşad o anki duygu durumuyla hızlı fırça darbeleri yapılan resimler olarak açıklanabilir,” demişti Pınar.
Atölyedeki resimlerini uzun uzun incelerken Pınar tarzını anlatıyor:
“Resimlerimde doğa, yapraklar dallar, sis ve sular vardır. Ekspresyonizm ile empresyonizm arasında fovizm de içeren bir tarzım var, tarzımı tanımlayacak bir -izm, bir sınır yok, kendi tarzım. Resimlerimin dokusunda pentür yani yoğun boya ve kabartma içeren tekniği kullanmayı seviyorum. Renklerde keskin ayrımları sevmiyorum Leonardo Da Vinci’nin resimlerinde bol bol kullandığı -resim ya da çizimde, renk ve tonlar arasında yumuşak geçişleri sağlayan gölgeleme yöntemi olarak açıklayabileceğim- “sfumato” tekniğini kullanmayı tercih ediyorum, bu teknik ile yaptığım tablolarımda renk geçişlerini birbirine kaynayan renkleri seviyorum.”
Pınar kişisel sergiler yapmaya ve karma sergilere iştirak etmeye devam ediyor. 2019 yılında bu tablo ile bir ödül de kazanıyor.
2019 yılında MSGSÜ GSF yapılan Can Ayan Özgün Baskı Resim Yarışması’nda sergileme ödülü aldığı resim bu. Öyküsü de ilginç monotype atölyesinde çalışırken bir anda malzeme getirmediğini fark ediyor ve o an çantasında ne varsa onlarla yapıyor ödüllü resmini.
Ayrıca bir maden firmasına baret boyadığını öğreniyoruz, baretler şu anda Ankara’da “Sanat Eserine Dönüşen Baretler Sergisi”nde sergileniyor.
Yaşamının hiç de erken sayılmayacak dönemlerinde çalışma ve aile hayatının tüm sorumlulukları yanında üstelik çocuklu bir kadın olarak hayallerinin, tutkularının resimlerin renklerin peşinden giden yılmadan usanmadan sürekli çalışan üreten bir kadın Pınar Kuseyri. Yüksek Lisans tezini verirse kızından önce girdiği üniversiteden kızından önce mezun olacak. Diploması ile birlikte okullu bir sanatçı olarak yoluna devam edecek. Toplumun ondan beklediği rolün onu bağlayan zincirlerinden kurtulmayı başaran fark yaratan kadınlardan Pınar Kuseyri. Yaşamındaki sıradanlığını sanat heyecanına dönüştüren ‘hiçbir şey için geç olmadığı’ düşüncesinin ete kemiğe bürünmüş hali. Hiç kuşku yok ki öğrenme heyecanı artarak devam edecek, öğrenmeye öğretmeye üretmeye devam edecek, eserleri ile kültür ve sanat hayatımızda kalıcı izler bırakacak…Sanatçımızın eserlerini aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz;
Özgeçmişi
Aslen Adanalı olan fakat, Kayseri’de doğan sanatçı, küçük yaşlarda halı ve kilim motifleri çizmeye başlamıştır. İlk ve orta eğitiminin ardından, ekonomi eğitimi almıştır. Kurumsal firmalarda çalışmıştır.
2001 yılında, Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesi hocalarından, desen dersleri alarak sanat hayatına başlamıştır. Daha sonra pastel, suluboya, akrilik, yağlıboya çalışmıştır.
2009 yılında Japon resim sanatı derslerine başlamıştır. En üst Dan(kur) bitirip, Japon Sanat Merkezinde Öğretmenlik yapmıştır. Kendi atölyesinde ders vermeye devam etmektedir.
Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Plastik Sanatlar bölümünde Yüksek Lisans yapmakta olup, tez yazmaktadır.
Litografi, doğal kağıt yapımı, ecoprint baskı, seramik, heykel, cam füzyon, fotoğraf, ahşap baskı ve sanat tarihi eğitimleri almıştır.
Kişisel ve karma birçok sergiye katılmıştır. Sanat tarihinde önemli yere sahip hocalarla uluslararası çalıştaylara, uluslararası sergilere katılmış ve katılmaktadır.
Çalışmalarına İstanbul ve Bodrum’daki atölyelerinde devam etmektedir.
Ödüller
2019MSÜ, GSF, Can Ayan Özgün Baskı Resim Yarışması, Sergileme Ödülü, İstanbul
::: Pınar Kuseyri Atölyesinden / 06.01.2020 :::
Fotoğraflar; Leman Deniz Yılmaz, Yonca Özkan Bilenoğlu, Işıl Özkan
Leman Deniz Yılmaz