Koridor’un daha sık yazmayı umduğum bölümü (güncel şarkılara değindiğim) MüziKoridor’una ısınma turlarında, yeni çıkmış şarkılarla ilgili neler yazacaktım oysa…
Mabel Matiz’in “Fan” ile gözünde gördüğüm canlılığı, o tüm benliğindeki işvenin nasıl dinleyene enerji olarak geri döndüğünü, tartışmasız yaşayan efsane gruplarımızdan olan Pentagram’ın yeni albümünü, Yavuz Hakan Tok’un Ceylan Ertem’in Nilüfer cover çalışması “Çarem Benim” için yaptığı yoruma çok yakın hislerle şarkıyı dinlediğimi ve daha birçok şarkıyı anlatmak isterken Efe Dikmen’in son şarkısındaki gibi “Boşver Geçer” denmeyecek konulara bile böyle yaklaşıldığını görmek can acıtıyor. Ki zaten Efe Dikmen de şarkısını bu söze sinir olduğu için yazmıştı. Haklı.
Anlayacağınız bu bir MüziKoridor yazısı olamadı, güncel yazılarımdan birine dönüştü yazık ki…
Çünkü: Bir müzisyen öldürüldü!
Üstelik müziği için, sahnesi için, mesleğinin ve dahi sanatının gereğini yaptığı için öldürüldü!
Vah vah tühler arasında bunu da normalleştirirsek yazık bize!!! Ve kahrolarak yazıyorum: Onur Şener’in katli bu kadar çabuk kapanırsa, artık o sahnedeki kimsenin can güvenliği -daha da- yok demektir.
Sevgili pek ünlü!!! müzisyenler; bugün cover söyleyerek sahne yapan müzisyenleri hedef alan bu bağnazlık, sizin o büyük salonlardaki konserlerinize uğramaz sanarak üzüntü mesajları yayımladınız ya, yetmedi! Meslek birliklerinin çözümleriyle bir varlık gösterdiğine de şahit olamadım yazık ki…
Nasıl olur, ne şekilde yaparsınız bilmiyorum ama acilen birlik olmalı, sahnenin patronunun kim olduğunu hem mekan sahiplerine, hem dinleyene göstermek zorundasınız. Nasıl oluru aslında çok iyi biliyorum ama bunu uygulamaya cesareti olacak meslek birliği bulmakta zorlanıyorum. Belki Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri ERSOY ilgilenir önerimle, belli mi olur?
Müzisyenlerin meslek kayıtları var değil mi, daha net olmalı bu kayıtlar. Kaydı olmayan hiçbir müzisyen sahne alamamalı. Çünkü müzisyenin belli ücret altında sahneye çıkması yasak olmalı. Demek istediğimin özeti; kendi koruyamadığı emeğinin hakkını koruyacak bir meslek birliği olmalı. Mekanlar bedavaya getirememeli sahne işini. Emek artarsa, değer artar, bu müzisyenin hak ettiği değeri görmeye kadar varır. Tüm yaşananlar düşürülen emeğin, verilmeyen hakkın, hatta bir iki şişe bira karşılığı çalınan şarkıların son yansıması… Acil önlem alınmazsa daha beter günler var. Çünkü müzisyeni koruyamayan bu sistemin dibe vurmasının sonu yok, gün gelecek o en tepedeki konser sanatçısını dahi vuracak, göreceksiniz. (Müzisyenin sahnelerdeki hakkını koruyacak bu meslek birliği, müzisyeni bir de buradan soyarcasına, bir de sahne payından yüzdesini alıp köşesine çekilecekse bu fikirden hemen vazgeçiyorum.)
Sevgili müzisyenler, sahne almak deneyimdir kabul ama stajın da bir sonu olmalı. Ayrıca cover söyleyerek sahne almak, program yapmaktır; sizde bunun konser algısıyla değişmesi nasıl oldu hatırlatın başka bir yazımda uzun uzun anlatayım. Bugününüzde artık şunu fark edin ki cover ağırlıklı söylüyorsanız sahne yapıyorsunuz; konser vermiyorsunuz. Bugün olduğunuz yere bir durumdan dolayı başkası çıksa, kimsenin umrunda olmayacak bir müzik-eğlencesi anlayışına hizmet ediyorsunuz. Kendi şarkılarınızı çalmanız ise neredeyse yasaklı… Çalarken utana sıkıla, bu da bizim şarkımız diyorsunuz. Sizden güven duygunuzu alan, saatlerce sahnede tutup, onca cover arasından arada sırada bir bestenizi lütfederek çaldıran mekandan da, aynı şekilde dinleyen kitleden de acilen uzaklaşmalısınız.
Sahnenin patronu sizsiniz ve bunu kabul ettirmek için ülke genelinde bir eylemle müziği mi susturursunuz, yaptırımlar uygulasın diye meslek birlikleriniz üzerinde baskı mı kurarsınız; bir şey yapmak zorundasınız. Gelir kapısı farkındayım, geçinmek zorundasınız ve yazdıklarım gibi durmuyor hayatta hiçbir şey bunun da çaresizliğini yaşıyorum. Ama içinizde emeğin hak edişini maddi olarak düşüren tek bir müzisyen bile çıkmayacak şekilde örgütlenmeniz hepinizin geleceği… Lütfen bunu başarın!
Bu yazıyı hemen yazmadım; bekledim. Tepkiler devam ederken normal müzik hayatı da akmaya devam etti. Aradan az zaman geçti konuyu gündeme getirmeler azalıyor. Bir zaman sonra biliyoruz ki ismi dahi gün gelecek unutulacak, bir müzisyen öldürülmüştü yaaa di mi diyecekler. Çözümsüzlüğü ile yine yalnız bırakılmış bir başka müzisyen daha aramızdan ayrılana kadar… Sonra sar başa…
93’ten bu yana içinde bulunduğum bu sektörle ilgili sayfalarca yazabilirim. Ki bazı müzisyen! dostlar “sektör” kelimesini kullanmamı zamanında eleştirmişlerdi. Keşke bu kelimelere takılacaklarına içeriğine çözüm olabilselerdi. Para kazanılan her alan sektördür. Sektörden çıkarıp onların pembe hülyalarındaki “müzik dünyası” olmanın yolu müzisyenin geleceğini güvence altına alabilmesinden geçiyor. Bu yazımdaki önerilerim, saptamalarım doğrudur yanlıştır… Kişiye, yoruma göre değişir der kabul ederim ama yazımdaki “Emeğinizin hakkını koruyacak bir sistem geliştirmeniz zorunlu” bölümünü lütfen dikkate alın, aldırın.