Çocukluğunu ve gençliğini 90’larda yaşamış olanlar, ister Türkiye’de ister başka ülkelerde üretilen müziği dinlesinler, genellikle dolu dolu albümlerle karşılaştılar ve her şeyin fabrika hızıyla üretilip tüketilmediği bir zamanda, kendi kimliğini bulmuş ve çeşitli, birbirine benzemeyen işlere tanıklık ettiler. 1995 sonrası popüler müziğin yanında rock ve alternatif türlerde müzik yapan müzisyenleri ve grupları tanımaya başladık. Tek albümle Kumdan Kaleler, “Sana Dair” ve “Bu Aşk Burada Biter” gibi bugün de dinlenilen şarkılar bırakan ve Denize Doğru adlı o tek albümü dinleyenlere bütünüyle iyi bir çalışma sunmuş olan bir gruptu. Kumdan Kaleler’in solisti ve şarkı yazarı, Ayabakanlar adlı kitabıyla 1994 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’nü kazanan Tuna Kiremitçi, grubun dağılmasından sonra yazıdan hiç uzak değildi ama müziğe 2007’de yayınlanan ilk solo albümü Kendi Halinde’ye kadar ara verdi. Bu albümden sonra da 2013’te yine solistliğini yaptığı ve şarkılarını yazdığı Atlas grubunun Selam Yabancı adlı albümü, müziğe bu defa kesin dönüşünün ilk adımı oldu. 2017’de yayınlanan Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları albümünde Jehan Barbur, Gonca Vuslateri, Gökçe Bahadır gibi isimlerle yaptığı düetler, dinleyicinin dikkatini çekti ve bu düetlerden oluşan albümün ikincisi yayınlandı. 2020’de ise devamı gelecek olan bir albümün ilk üç şarkısı İnsanlığın Öldüğünü Duydum: Vol – 1’de dinleyiciyle buluştu. 1996’dan bugüne müzik de zamanın her şeyi olduğu gibi, onu da biçimlendirmesinden payını aldı ve müzisyenlerin anlatacakları hikâyeler değişti; bugünün müziğini dinleyen insanların da başka meseleleri vardı. Dolayısıyla, Tuna Kiremitçi’nin adını duyduğumda aklıma ilk gelen şarkı olan, bu yazıyı yazarken de tekrar tekrar ve yine severek dinlediğim “Sana Dair”deki meseleler ve naiflik yerini başka meselelere bıraktı. İnsanlığın Öldüğünü Duydum’daki üç şarkı da hem belki yer yer Kumdan Kaleler’e kadar uzanıp Denize Doğru’daki şarkılarla ya da yirmi dört yıldır yazdığı diğer şarkılarla bir diyalog kurdu hem de bu dönemin insanını anlamaya ve anlatmaya çalışarak Tuna Kiremitçi’nin müziğinde yeni bir dönem başlattı.
İlk şarkı “İz Kalmadan” yazınsal, tarihsel ve politik gönderimleri olan bir şarkı. 96’da “Ve bir çağ gerek bize / Ve bir çağ bundan özgür” diyen anlatıcı, 2020’de yabancı olduğu bir dünya düzenini anlatıyor. O beklenen çağ gelmemiş ve mucize gerçekleşmemiştir. “İz Kalmadan”, bu gerçeğin neden olduğu yorgunluğun, belki yenilgilerin bir dökümüyken birtakım direniş yollarının da hala var olduğunu söylüyor. Oysa “En sağlam direniş kalbi temiz tutmak” diyen Kiremitçi’nin önerisi, bu çağın insanı için hayli zorlu bir yol. Masumiyetin kaybedildiği bir zamanda kalbi temiz tutarak direnmek, yara almaya hep açık olmak da demek bir anlamda. Tarantino filmlerine ya da Ahmet Ümit romanlarına benzeyen karelerin ve hikâyelerin her gün gazete sayfalarında “normalleştirildiği” çağın karanlığından iz kalmadan sıyrılabilmek ne kadar olasıdır? Bu izler, yorgunluklar, EP’nin diğer iki şarkısında da kendini göstermeyi sürdürüyor. “Biz var mıydık? Aşk var mıydı?” sorusunu yirmi dört yıl önce soran bir kalem, bu defa “Aşk eskidendi” diyerek yirmili yaşlarda sorduğu soruyu yanıtlıyor “Sevmek mi Sevilmek mi?” şarkısında. Kumdan Kaleler’in şarkılarının yazıldığı zaman da tozpembe değildi elbette, yine insanların kafasını kurcalayan sorular ve sorunlar vardı ama yine de beklentiler ve umut da vardı. İnsanlığın Öldüğünü Duydum’daki şarkılarda ise söz konusu sorular ve kaygılar artarken beklentiler azalıyor. “Yolunda gitmeyen şeyler”den bahsederek başlıyor bu defa iç dökümü. “İz Kalmadan”da olduğu gibi sadece zamanın değil, kendi zaaflarımızın da farkına varmamızı sağlayarak ilerliyor.
EP’nin üçüncü şarkısı “Hayallerin de Ömrü Var”, artık tamamen hayallerin bitip karanlığın başladığını anlatırken önceki iki şarkının kimi söyledikleriyle de yolları yer yer kesişiyor. “İz Kalmadan”, bir direniş ihtimalinden söz ederken bu şarkı, az olsa düğümlerin çözülme ihtimalinin var olduğunu hatırlatıyor. Evet, yine yirmi dört yıl öncesine bakarsak daha karamsar bir yerden anlatıyor meselesini şarkıdaki anlatıcı. Her ne kadar “Sevmek mi Sevilmek mi” ile birlikte aşk gibi daha bireysel meseleleri ele alan şarkılar olsa da hem EP’nin “İnsanlığın Öldüğünü Duydum” gibi bir adının olması hem dış dünyadaki meselelere yüzünü dönen “İz Kalmadan” şarkısıyla yapılan açılış, bu şarkılardaki karamsar ruh halinin temelini oluşturuyor adeta. Metin Altıok’un “Aşk da Çevreye Uyar” şiirindeki dizelerini desteklercesine aşk da bu düzenin içinde un ufak oluyor. Demet Sağıroğlu’nun 2012’de yayınlanan Hiç Özlemedin mi? albümünde müziği Tuna Kiremitçi’ye ait, sözlerini Demet Sağıroğlu’yla yazdıkları üç şarkıdan biri olan “Göçebe”de “Şimdi koca bir çöl var, eskiden bir kalbin olduğu” diye bir söz geçer. Birçoğumuzun kalbinin ‘bir sebepten’ kuraklaştığını, hiçbir şey hissetmeyecek duruma geldiğini anlatır. İnsanlığın Öldüğünü Duydum’daki üç şarkının yazılmasına neden olan da işte o kalbimizi çöle çeviren etkenler. Bu çöllerden göçebeler kurtulur mu yoksa çölleştirdikleri yerde kendileri de mi kaybolur? “Bu çağda kalbi temiz tutmak ne kadar mümkün?” sorusuyla birlikte yanıtını düşünebileceğimiz bir soru daha bırakıyor Tuna Kiremitçi’nin bu üç yeni şarkısı.