Özgür Aydın: “Müziksever Müziğin Yarısıdır”

"Hepimizi etkileyen bir fırtınaya karşı koymanın en gerçekçi ve etkili yolunun Sympathy kavramından geçtiğini düşünüyorum. Albüm tamamen bu duygularla hazırlandı."

0

“Blues ve rock’u harmanlayan enstrümantal çalışmalarıyla tanınan müzisyen Özgür Aydın, son albümü ‘Sympathy’ ile müzikseverlere yeni bir perspektif sunuyor. Antalya’daki Supernova Music Lab stüdyosunda kendi prodüksiyonunu gerçekleştiren Aydın, albümde ‘birlikte yaşam’ ve ‘halden anlama’ kavramlarını merkeze alıyor. Günümüzün nihilizm ve narsizm fırtınasına karşı sempati kavramını bir panzehir olarak sunan sanatçı, müziğinde hegemonyanın dışında kalarak özgün bir ses yaratmayı hedefliyor. On Air Music Co. etiketiyle yayınlanan albümde her biri farklı hikâyelere sahip 10 parça bulunuyor. Enstrümanların ‘humanize’ sesleriyle duyguları ifade etmeyi tercih eden Aydın ile müzikal yolculuğu, albümün hikâyesi ve gelecek planları üzerine konuştuk.

Sevilay Uğurtan: Sympathy albümünüzde “birlikte yaşam” kavramını ele alıyorsunuz. Bu temayı seçmenizin ardındaki motivasyon nedir?

Özgür Aydın: Öncelikle güzel bir söyleşi imkanı sunduğunuz için NouvArt ekibine teşekkür ederim. Sympathy kavramının dilimizdeki karşılığını “halden anlama” ve bu anlayışın bir davranışa dönüşmesi olarak düşündüm. Aslında bir çeşit empatinin eyleme geçirilmiş hali. Bu albümü harekete geçiren şey ise, günümüzde çoğu insanın olan biteni anladığını fakat eylem ve davranış konusunda yetersiz olduğunu düşünmemdir. Uzun zamandır batıdan üzerimize gelen nihilizm ve narsizm fırtınası sanırım ortalığı toz duman etti. Hepimizi etkileyen bir fırtınaya karşı koymanın en gerçekçi ve etkili yolunun Sympathy kavramından geçtiğini düşünüyorum. Albüm tamamen bu duygularla hazırlandı.

Sevilay Uğurtan: Albümünüzde blues ve rock türlerini harmanlıyorsunuz ve çalışmalarınızda bu iki tür dengeli ilerliyor. Peki, dinleyici olarak siz en çok hangi türü tercih ediyorsunuz?

Özgür Aydın: Blues ve rock türleri aslında son yüz yıl içerisinde Anglo-Sakson coğrafyalarda meydana geldi, bazen kendiliğinden ama çoğu zaman da Anglo-Sakson hegemonyasında. Ve dünya genelinde büyük bir ifade gücüne sahip oldu. Benim kendime yakın bulduğum tarafı kendiliğinden ve bağımsız olan tarafı. Günümüzde Spotify veya Apple Top 10 listesinde yer alanlar da stadyumlar dolusu milyon dolarlık konserler de tamamen bu hegemonyanın ürünü. Eskiden MTV ve Billboard listeleri vardı bu hegemonyanın elinde. Şimdi daha bağımsız ve daha fazla üretim ve emek ile bu yolu genişletebiliriz ve bu zararlı hegemonyayı zayıflatabiliriz diye düşünüyorum.
Yılardır benim müziksever olarak takip ettiğim tarafı aslında hegemonya tarafından “etik dışı” olarak hakkı yenmiş daha gerçekçi ifade ve duyguları içeren ve aynı zamanda müzikal estetiği (emek) daha fazla olanlar. Birkaç örnek verecek olursam, Camel, Stevie Ray Vaughan, Mike Oldfield, Acoustic Alchemy, Atlanta Rhythm Section, Mark Knopfler gibi isimler Anglo-Sakson olan ancak hegemonyaya teslim olmayan ve üretmeye çalıştığım müziği en çok etkileyenler.

Sevilay Uğurtan: Albümdeki şarkıların her birinin farklı hikâyeleri var. Bu parçaların hikâyelerinden kısa kısa bahsetmeniz mümkün mü?

Özgür Aydın: Hemen hemen her albümde başlığı aslında bir çatı olarak belirliyorum. Albümdeki şarkılar ve temalar da bu çatı altındaki elementler. Şarkı isimleri aslında bu elementleri tarif eden sadece birer isimden ibaret. Onu da anlaşılır kavramlar ve albümün global olarak yayınlanmasından dolayı ingilizce isimlendirmeyi tercih ediyorum. Şarkıların hikayeleri de aslında bu isimlerle kendini daha kolay anlatıyor. “Kamu vicdanı”, “adaletin doğası”, “zihinde yaşam”, “sempati”, “sessizlik kültürü” ve “artık bahaneye yer yok” gibi. Her bir şarkı aslında küçük birer pankart gibi, dikkat çekmek için.

Sevilay Uğurtan: Sympathy albümünün prodüksiyon süreci Antalya’daki Supernova Music Lab stüdyonuzda gerçekleşmiş. Bu süreçte her şeyle ilgileniyor görünüyorsunuz. Bu durum zorlayıcı mı? Birlikte çalıştığınız isimler hangi alanlarda size destek oluyor?

Özgür Aydın: 10-15 yıl öncesine kadar kendi ev stüdyonuzda bu şekilde prodüksiyon yapmak imkansıza yakındı. Ama günümüz teknolojisi ve ses bilimi çok gelişti ve yaygınlaştı. Ve milyon dolarlık stüdyo ve bileşenleri geri planda kaldı ve hegemonyaları yıkıldı. Bu gerçekten umut veren bir gelişme ve bu umutla tıpkı sunmaya çalıştığı bir yemeği, kendi restoranında hazırlayan iyi bir şef gibi yapma imkanınız var. Elbette tecrübesine ve yeteneğine ihtiyaç duyduğum ve birlikte çalıştığım insanlar oluyor albüm çalışmalarında. 15 yıl önce tanıştığım ve şimdi aynı şehirde olduğumuz sevgili arkadaşım Cüneyt Özyurt son altı albümdür hem bas gitarıyla hem de fotoğraf çekimleriyle ve sevgili eşim Zeynep E. Aydın kapak tasarımlarıyla eşsiz katkılar sağladılar. Buradan tekrar sevgilerimi iletiyorum onlara.

Sevilay Uğurtan: Geçtiğimiz yıllarda Kitaptan Sanattan sitesi için verdiğiniz bir söyleşide müziğinizi zamanın akışına bırakmayı tercih ettiğinizi söylemişsiniz. Sympathy albümü, bu süreç içinde nasıl şekillendi? Önceki albümlerinizden farkı var mı?

Özgür Aydın: Elbette her albüm yeni bir duygu ve yeni bir anlatım içeriyor. Zamanın içinde yüzmeye devam ediyoruz. Her albümde kendim için yeni bir sound ve ambiyans oluşturmaya çalışıyorum. Sympathy albümü bu süreçte, korkutucu bir sessizliğe ve hiçliğe hapsolmuş insanların sayısının hızla arttığını görünce oluştu ve 10 pankarttan oluşan bir albüme dönüştü.

Sevilay Uğurtan: Yine bu sefer başka bir söyleşiden alıntılayarak sormak istiyorum: Burak Soyer ile son yaptığınız söyleşide de, “Önemli olan yolda olup yolculuğun tadına ve farkına varmak” diyorsunuz. Bu felsefe, müziğinize ve özellikle Sympathy albümüne nasıl yansıyor?

Özgür Aydın: Doğum ve ölüm konusunda hepimiz anlaşıyoruz. Ancak yaşam kavramında bir türlü anlaşamıyoruz. Sanırım bu karmaşanın en büyük sorumlusu da “felsefe ve arkadaşları”. İşte bu karmaşayı dinginleştirebilecek Sympathy kavramını seçtim bu albümde. Bu nedenle Sevgili Burak’la önceki söyleşimizde önemli ve kıymetli olanın yolda olup yolun farkına ve tadına varmak olduğunu belirtmiştim.

Sevilay Uğurtan: Enstrümantal müziğin, duyguları ifade etmede ve dinleyiciyle bağ kurmada sözlü şarkılara göre bir zorluğu var mı?

Özgür Aydın: Kelimelerle duyguları ifade etmeyi kıymetli şair ve yazarlara bırakmayı daha uygun buluyorum. Elbette çok güzel sözleri olan şarkılar yapıldı ve hala da yapılıyor ama onlar da şair ruhlu büyük müzisyenlerden çıkıyor zaten. Benim yapabilmeye çalıştığım ise enstrümanlardan humanize sesler ve hisler oluşturmak. Örneğin ana enstrümanım olan gitarın anlatacağı daha çok his var ve insan eliyle çalınan hiçbir gitar yalan söylemez.

Sevilay Uğurtan: İlk albümünüzden günümüze kadar tüm çalışmalarınızın tek bir label tarafından yayımlandığını görüyoruz. On Air Music Co. ile olan iş birliğiniz nasıl başladı ve bu süreçte nasıl bir sinerji yakaladınız?

Özgür Aydın: Sevgili Burak Demirsaran ile 2017 yılında tanıştık ve birçok yayıncının ticari sebeplerle tercih etmeyeceği projeleri yayınladığını görmek ve üretim sürecine müdahil olmaması hala On Air Music co. ile çalışmamın esas sebebi. Ve o yıl Mystic Blues albümünü hem dijital hem CD olarak yayınladık. Buradan tekrar sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Ve özellikle son altı albümde PR ve medya konusundaki eşsiz desteği ve anlayışı için de sevgili Beyza Cumbul’a da sevgilerimi iletiyorum. Bu karşılıklı inanç ve güven sanırım aramızdaki sinerjiyi oluşturdu.

Sevilay Uğurtan: Gelecekteki projeleriniz ve müzikal yolculuğunuzla ilgili planlarınız nelerdir? Dinleyicileriniz sizden neler bekleyebilir?

Özgür Aydın: Yeni bir albüme dönüşecek eskizler ve fikirler her zaman ajandamda mevcut. Pulluğun başına oturup bekleyerek tarladan mahsül bekleyemezsiniz, tarlaya tohum ekmelisiniz ve tarlayı sürmelisiniz. Üretim ve emek bunu gerektiriyor. Bu nedenle müziğin sürekli bir yolculuk olduğunu düşünüyorum. Dinleyici kelimesi yerine müziksever tanımı daha anlamlı geliyor bana. Dinleyici tanımı sahiplik duygusuna yönlendiriyor sektörde ve bu da sadece ticari bir tanımlama olarak geliyor bana. Müziksever müziğin yarısıdır ve bu yüzden etkili bir müziksever müziğin yaşamlarımızdaki etkisi için müzisyenin kendisi kadar paya sahiptir. “Müzisyen ve Fan” kavramı sadece ve sadece ticarettir ve şöhret hegemonyasına hizmet eder.
Sonuç olarak sevgili müzikseverler için elbette yeni albümler hazırlamaya devam edeceğim ve aynı zamanda hipnotik bir ambiyansta albümlerdeki soundu sahneye taşımayı çok istiyorum. Ama sadece eğlence odaklı olan sahne piyasasının mekan ve yüksek maliyetlerin sonucunda ortaya çıkan sektör sıkıntıları sebebiyle bu fikri şimdilik bekletiyorum. Müzik ve sempatiyle kalın…

Önceki İçerikTürkiye Sevdalısı “Bir Yalnız Diva Suna Korat”
Sonraki İçerikFarklı Renklerin Çıkara Dönüşmesine İzin Vermemeliydik
Abone Olun
Bildir
guest


0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments