Pompei’nin trajik hikayesinde yeni sayfa

Bilim insanları, Pompei'deki alçı kalıplardan elde edilen DNA örneklerini inceleyerek, kurbanların kimliklerine ve kökenlerine ışık tuttu.

0
Antik DNA, Pompei'deki Altın Bilezik Evi'nde bulunan dört figürün alçı kalıplarına ilişkin yaygın yorumlara meydan okuyor. Fotoğraf: Pompei Arkeoloji Parkı

İtalya’nın Pompei antik kentinde Vezüv Yanardağı‘nın MS 79’daki püskürmesinde hayatını kaybedenlerin kalıntılarından elde edilen DNA örnekleri, iki bin yıldır süregelen bazı varsayımları temelinden sarstı.

Floransa Üniversitesi’nden Dr. Elena Pilli ve Dr. Stefania Vai liderliğindeki uluslararası araştırma ekibi, 14 alçı kalıptan alınan kemik parçalarını inceledi. Özellikle “Altın Bilezikli Ev” olarak bilinen yapıdaki merdiven altında bulunan dört kişilik grubun kimliği ile ilgili çarpıcı bulgulara ulaşıldı.

Bugüne kadar iki çocuk, bir baba ve bileğinde bilezik bulunan bir anneden oluştuğu düşünülen grupta, bilezikli kişinin aslında koyu tenli, siyah saçlı bir erkek olduğu ortaya çıktı. Araştırma ayrıca, bu kişinin yanındaki iki çocukla – ki onların da erkek oldukları belirlendi – genetik bağı olmadığını gösterdi. Gruptaki diğer yetişkinin de erkek olabileceği belirtildi.

Cryptoporticus Evi'ndeki iki figürün alçı kalıpları. Fotoğraf: Pompei Arkeoloji Parkı

Cambridge Üniversitesi’nden araştırmaya dahil olmayan Profesör Andrew Wallace-Hadrill, “Bu tür yeni kanıtlar, özellikle romantik varsayımlara dayanan eski yorumları kaçınılmaz olarak tersyüz ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Open Üniversitesi’nden arkeoloji profesörü Phil Perkins, “Araştırma, merdiven altında bulunan kurbanların İtalya’ya göç etmiş ya da göçmen kökenli olabileceklerini gösteriyor. Bu çalışma, Roma döneminde Akdeniz çevresindeki insan hareketliliğine dair yeni kanıtlar sunuyor.” dedi.

Cryptoporticus Evi‘nde kucaklaşır halde bulunan ve anne-kız, iki kız kardeş veya sevgililer oldukları düşünülen iki kişiden birinin erkek olduğu ve aralarında anne tarafından akrabalık bulunmadığı da ortaya çıktı.

Araştırmacılar, “Bu keşifler, takıların kadınlıkla ilişkilendirilmesi veya fiziksel yakınlığın biyolojik ilişkilerin göstergesi olarak yorumlanması gibi yerleşik anlayışları sorgulatıyor.” açıklamasında bulundu.

Önceki İçerikİçimizdeki İz’in Adı: İrfan Alış
Sonraki İçerikStar Wars’a yeni üçleme geliyor: Simon Kinberg dümenin başında
Abone Olun
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments