Rabia Kalyoncuoğlu ile “Mümkün” sergisindeki eserleri üzerine

"Kumaş, dantel, nakış gibi malzemeleri alarak onları tekrar şekillendirmek ve sanatın bir parçası haline getirmek, benim için heyecan veren bir yaratım süreci."

0

Chi Art Gallery’nin yeni sezon açılışı olan “Mümkün” sergisi, doğanın sessiz ama derin mesajlarına kulak veren ve insanın doğayla olan ilişkisini yeniden düşünmeye davet eden eserlerle sanatseverleri karşılıyor. Sergide yer alan Rabia Kalyoncuoğlu ile bu anlamlı seçkinin arka planını ve doğanın gücüyle kurduğu bağları konuşmak üzere bir araya geldik.

Sevilay Uğurtan: Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Rabia Kalyoncuoğlu: Marmara Üniversitesi resim öğretmenliği lisans ve yüksek lisans mezunuyum. Çeşitli karma ve kişisel sergilerde yer aldım. Çalışmalarıma İstanbul’da devam etmekteyim.

Sevilay Uğurtan: Üretim pratiğinizi nasıl tanımlarsınız?

Rabia Kalyoncuoğlu: Üretim pratiğim zaman içerisinde çeşitlendi malzeme kullanmayı ve onları keşfetmeyi gerçekten seviyorum. Multidisipliner çalışmalar üretme çabası içerisindeyim. Kumaş, dantel, nakış gibi malzemeleri alarak onları tekrar şekillendirmek ve sanatın bir parçası haline getirmek, benim için heyecan veren bir yaratım süreci. Tekstil malzemelerinin yanı sıra kağıt da çalışmalarımda önemli bir yer kaplamaktadır.

Sevilay Uğurtan: Çalışmalarınızın yer aldığı “Mümkün” sergisi doğanın denge ve uyum içinde kalmak istediğini hatırlatıyor. Siz seçkide yer aldığınız çalışmalarınızla bu hatırlatmaya nasıl cevap veriyorsunuz?

Rabia Kalyoncuoğlu: Kültürel ve geleneksel değişiklikler, yaşam alanlarında ki betonlaşmanın artmasını sağlamakta ve doğadaki ekosistemini bozarak kaotik bir ortam yaratmaktadır. Kentleşmeyle azalan toprak alanlar, verimliliğini de kaybetmektedir. Toprak bir çeşit başlangıcı, umudu ve yeniden doğuşu temsil ederek yaşama gönderme yapar. Günümüzde gerçekleşen değişimle birlikte ev ortamlarımız farklılaşmış, yalnızlaşmış ve yeşil alanlar azalmıştır. Metropollerin oluşması ile aile yaşantıları değişmiş ve yaşam alanları küçülmüştür.

Doğumla ölüm arasında sürekli bir değişim halinde olan bireyler yaşamlarına kendini doğa içinde konumlandırmak ile başlarlar. İnsan toprakla bütünleştiğinde kendine yeni bir yaşam alanı sağlar. Azalan yaşam alanları ile nostaljik nesneler arasında bir bağ kurulmakta. Geçmişe ait olan bu kumaşlar bize özel hayatımızda sığındığımız yorganları hatırlatarak sarılma, bütünleşme teması ile minimal bir şekilde karşımıza çıkmakta. Azalan toprak parçaları zamanla unutulan nostaljik nesneler ile bir bağ kurmaktadır.

Küçük bir toprak parçasında yer bulmaya çalışan hayatlar, geçmişte var olan nesnelerin hissiyatları ile samimi bir ortam oluşturmuş, azalan toprak zeminle bütünleşerek belleklerimde yer etmiştir.

Sevilay Uğurtan: Sergide yer alan çalışmalarınızdan kısaca bahsedebilir misiniz?

Rabia Kalyoncuoğlu: Sergide iki tane çalışmam yer almakta. Çalışmaların tekniği kumaş üzerine yağlı boya ve nakış. Çalışmanın zeminde saten ve parlak kumaşlar yardımı ile oluşturduğun mini bir yorgan yer almakta. Üst kısmında işe eski nakışlı kumaşlara figür ve nesneler ekleyerek nakış yapılmıştır.

Sevilay Uğurtan: Sergi genel hatlarıyla bizlere düşen sorumluluğu hatırlatıyor. Bir arada yaşamanın ve canlıların yaşam hakkının önemini, birimize düşen görevleri. Siz bu konuda ne düşünüyor, bu konuyla sanat üretimleriniz arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?

Rabia Kalyoncuoğlu: Yaşamın genel anlamda bir bütün oluşturduğunu ve bu döngü içerisinde bütün canlıların denge içerisinde kalması gerektiğini düşünmekteyim. Doğa içinde bulunduğumuz ve bize canlı olmanın önemini hatırlatan bir parçamız. Bunun üzerinde bir güç dengesi oluşturulup yok edilmesinin gerçekten vahşice buluyorum.

Çalışmalarımda metropolleşme ile azalan ve bize toprak yerine bırakılan beton yaşam alanlarını ve orda kendine yer edinmeye çalışan kimlikleri zaman zaman ele alıyorum. Bunun yanında geçmiş ve gelecek arasındaki bağı ve kullandığım nostaljik nesneler yardımı ile doğa üzerinde ele almaktayım.

Sevilay Uğurtan: Gelecek planlarınız arasında neler yer alıyor?

Rabia Kalyoncuoğlu: Yeni şeyler üretmek benim için gerçekten heyecan verici. Gelecek hedeflerimde çalışmalarımı farklı alanlar şekillendirmek kamusal alanları kullanmak, arazi sanatı gibi daha büyük boyutlu üretimler yapmayı planlıyorum. Bunun yanında interaktif çalışmalar yaparak seyirciyi de çalışmaların bir parçası haline getirmek ve onlara bu deneyimi sunmak istemekteyim.

Önceki İçerikEskişehir’de 2700 yıllık dini alan keşfedildi
Sonraki İçerikDenizin altında gizli yaşam: Dev Beyaz Solucanlar
Abone Olun
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments