Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı, sanatçı Burcu Ünlü’nün ‘Yansımalar’ adlı ilk solo sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçı, insan-doğa ilişkisi bağlamında, ekspresyonist izler taşıyan, büyük ölçekli, güneşin, denizin ve duyguların tuvale aktarıldığı yapıtlar üretiyor. Sanatçı Burcu Ünlü ile ilk sergisi ‘Yansımalar’ üzerine konuştuk.
Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nda Yansımalar adlı ilk solo serginiz açıldı. Sanata ilginiz, bu yolculuk nasıl başladı? Resme merakınız nasıl keşfedildi?
Burcu Ünlü: Sanata ilgim hep vardı ama ne zaman başladı derseniz; üniversite eğitimimle birlikte başladı. Sanatsal yanıma o dönemde moda tasarımı yön vermişken, zaman içinde duygularımın ve düşüncelerimin aktarımına resimler aracılık etmeye başladı. Resim yapmaya 2019 yılında amatör olarak başladım, pandemi ile birlikte evlere kapanınca içimdeki sanatçı harekete geçti, tablolar yapıp evime asmaya başladım. Evde asacak yer kalmayınca, görenler ilgi göstermeye ve beğenmeye başlayınca bunun amatör bir uğraşı olmaktan çıktığını fark ettim. Resim yapmaya olan tutkum gerçek hayatla birleşince gördüğüm her şey benim için malzemeye dönüştü ve o tutku beni bugünlere getirdi.
Rainer Maria Rilke, “Tek gerçek yolculuk, insanın kendi içine yaptığıdır” der. Buradan hareketle sizin doğa ile ilişkinizi nasıl yorumlayabiliriz?
Burcu Ünlü: Gerçekten de öyle. Gittiğim her yeni ülke, her farklı şehir belki de yıllar boyunca bende biriken ve sözel olarak ifade edemediklerimin dışarıya yansıması olarak resimlerle ortaya çıkmaya başladı. Başlarda bu benim için de son derece şaşırtıcı oldu. Fiziksel yolculuklarım içsel yolculuğumu tetikledi, içimde başlayan o yolculuk da beni her yaptığım resimle birlikte dönüştürdü ve farklılaştırdı. Bu dönüşüme aracılık eden bu yolculuklarda bana eşlik eden doğa ve özellikle her yerde bambaşka bir haleti ruhiyeye bürünen güneş ve deniz oldu. Doğayı kendime ve benden yola çıkarak insana benzetiyorum. Kestirmesi güç, yöreden yöreye son derece değişken, bazen yumuşak, bazen sert, bazen durgun, bazen hareketli, bazen neşeli, bazen hüzünlü. Belki de bu yüzden doğa benim sözsüz dilim oldu diyebilirim.
Yapıtlarınızda uyguladığınız teknikten bahseder misiniz?
Burcu Ünlü: Çalışmalarımda spatula tekniğini kullanıyorum, duygularımı renkler ve dokularla aktarmayı tercih ediyorum. Resmettiğim görüntünün bendeki yansımasını, bilinçaltımda söylenmeden bekleyenleri yani görünenin ötesini aktarıyorum tuvale. “Sanatçının iç dünyasının yansıması” olarak ifade edilen bu yaklaşımın resim dünyasındaki karşılığı “dışavurumcu” (ekspresyonist) bakış açısı olarak isimlendiriliyor.
Yansımalar adlı serginizin çıkış noktasından söz eder misiniz?
Burcu Ünlü: Sergi açma hayalim Eylül 2023’de yaptığım ‘’Yansıma’’ tablosu ile başladı. Bu hayalin temasını oluşturan yansımanın çıkış noktası da dünyamızın en görkemli ve etkileyici kaynakları olan güneş ve deniz oldu. Güneşden denize, denizden bize ulaşan yansıma bana kendi silutemizin aynadan yansımasını hatırlattı. Doğa da her birimiz için bir ayna aslında. Hepimiz birbirimizin ve bu dünyanın bir parçası olduğumuz gibi aslında o bütünün birer yansımayız. İşte benim sergimin hikayesi de böyle başladı ve bu yansımaya eşlik eden toplam 17 eserle ilk sergim hayata geçmiş oldu.
Bu sergide yaptığınız seyahatlerden ilhamla resmettiğiniz deniz ve güneş temalı işler yer alıyor. İğneada’dan, Kapadokya’ya, Goa’dan Miami’ye mavi ile sarının tonları izleyenleri büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. Sizi en duygulandıran neresi oldu?
Burcu Ünlü: Hepsinin bende özel yeri ve izi var. Yine de birini seç derseniz; ‘’İğneada’’ eserimin bende ayrı bir yeri var derim. Belki de bu yüzden birbiri ile bağlanan iki resimden oluşan bu eserimi çok sevdiğim, edebiyatımıza çok güçlü nehir roman serisi kazandırmış bir yazar olan Ahmet Hamdi Tanpınar ile tarif etmek istedim. İğneada da bir tür nehir resim olarak tarif edilebilir belki de. Eserimle yansıtmak istediğim duygularımı büyük yazarın sözleri ile şöyle tarif ettim;
Her bakışta çizer bu kederli su,
Ömrümüzün geniş bir tablosunu.
Bir tablo ki, ne renk, ne çizgisi var
Fakat her hatıra içinde yaşar..
Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı, Mimar Sinan’ın önemli yapıtlarından biri. Yapıtlarınız ile mekânın ışık huzmesi arasında müthiş bir etki hissediliyor. Mekân seçimi nasıl belirlendi?
Burcu Ünlü: Sergimi eserlerim gibi duygusu ve geçmişi olan bir yerde sunmak istedim. Sergi alanı için arayışımda bu benim için belirleyici oldu. ‘’Tarihi Hüsrev Kethuda Hamamı’’ Mimar Sinan’ın en önemli eserleri arasında. Mekanın hamam olması sebebiyle yarattığı arınma hissiyatı, aynen benim eserlerimin temasındaki gibi suyun yansıtma gücü ile birleşen mekandaki ışığın yansıması eserlerimin duygusunu en iyi vereceğim yer olduğu kararını verdirdi bana. Böylece yansımaların buluşması gerçekleşti diyebiliriz.
Serginiz için nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?
Burcu Ünlü: Hazırlık süreci aslında zaman içinde kendiliğinden ve doğallıkla oldu diyebilirim. Her yeni gezi ile ulaştığım her yeni rota önce benim iç dünyamda yer etti, ardından o yerin yansıması olarak tuvale yansıdı ve bir esere dönüştü. Bir süre sonra baktım ki; bir sergi açmaya yetecek kadar eser yaratmışım, her birinin birbiri ile bağı var ama bir o kadar da farklı duygular taşıyorlar. O sürecin bendeki tamamlanma hissine ulaştığımda sergimi hayal etmeye başladım ve o aşamadan sonra evren de benim için bu hazırlığı hızlandırdı sanırım.
Resimlerinizin odağında duygulara ver veriyorsunuz. Bu noktada hangi sanatçılar sizin resminizi etkiledi?
Burcu Ünlü: Doğa benim en büyük ilham kaynağım, çünkü orada her şey benden bir parça. Görüneni göründüğü gibi anlatmak yerine iç dünyamda yarattıklarıyla ‘’hissettiğim gibi’’ aktarmayı seviyorum. Beni etkileyen herhangi bir sanatçı olmamakla birlikte eserlerindeki yaratıcı teknikler ve yaşattığı duygularla Refik Anadol’u çok seviyorum. Onun duygu aktarımı pek çoğumuza olduğu gibi bana da ilham veriyor ama asıl ilham kaynağım doğa ve o doğanın içinden yansıyan kendimim.
20. yüzyılın büyük sanatçılarından Paul Klee, “Doğayla iletişim, esas koşuldur” der. Siz sanat anlayışınızı nasıl tanımlarsınız?
Burcu Ünlü: Paul Klee ile aynı yerden bakıyoruz; yaşamın anlamı ve tatminkar bir hayatın en önemli belirleyicisi doğa ile kurduğumuz iletişim. Doğa ile bu bağı kuramayanların iç dünyalarının zenginliğini göremediklerini, sahip oldukları içsel kaynaklara ulaşamadıklarını ve bunun hayat kalitelerini önemli ölçüde etkilediğini fark ediyorum. Doğa yarattığı duygularla adeta bizim yansımamız, biz de onun yansımasıyız elbette. Ona bu gözle yaklaştığımızda bize yansıttığı hayat ile yaklaşmadığımızda yaşattıkları birbirinden çok farklı. Yaşadığımız doğal afetleri belki biraz da buradan okumak anlamlı olur diye düşünüyorum. Kendi duygularımızı ve çevremizdeki insanları okuyamadığımızda o doğal afetlerin benzeri bizim içimizde de oluşuyor. Benim sanat anlayışımın iç dünyamın yani kendi doğamın yansıması olması da bunu anlatıyor sanırım.
İstanbul’da sizi en heyecanlandıran yer neresi?
Burcu Ünlü: İstanbul’u çok seviyorum. Beni etkileyen pek çok köşesi var, en heyecanlandıran yer ise Poyrazköy. Altı yüzyıllık tarihiyle, doğallığıyla, gelişmemiş haliyle o tarihi halen yaşatan nadide yerlerden biri. Doğası da benzer sebeplerden çok keyifli. Henüz eserlerime yansıtmadım ama yakın zamanda bir eserimin başrol kahramanı olabilir. 🙂
Yeni işleriniz de yine “Yansımalar” sergisinin izlerini taşıyor mu?
Burcu Ünlü: Bu soruya cevabım hem evet hem hayır. “Yansımalar”ın izlerini taşıyacak, yeni sergimdeki eserlerin benden çıktığını anlayacaksınız ama diğer yandan bambaşka bir tekniği ve teması olacak ve o farklılığın yarattığı dünyayı da çok özgün ve etkileyici bulacaksınız. Yani dileğim bu. 🙂 Bu sergimde bir sonraki sergimin ipucunu veren bir eserim de var. Bu eseri fark ederseniz- sergiyi gezenlerin fark edeceğine inanıyorum – ne demek istediğimi anlayacağınıza eminim. Bu kısmı şimdilik sürpriz olarak kalsın, merak uyandırsın. 🙂