Zeus, 12 tanrının evi olan Olimpos dağında oturmaktadır.
Apollon, “Ben bütün sanatların, müziğin, güneşin, şiirin ve ateşin tanrısıyım.” dedi, yanında oturan şöhret tanrısı Rheme’ye.
Rheme, “Ateşi, güneşi bilmem ama bütün şöhret olanların tanrısı benim, en iyi ben tanırım onları, hepsi bana bağlıdır.” dedi ve “Senin sanatından olan ressamları, şairleri tanırım, seninle de tanıştırırım, ama yer altındaki ölüler tanrısı Aiakos’un onları çıkarması lazım yer altıdan.” diye ekledi.
Kıdemce büyük olan Apollon, Rheme’ye,
“Sen şöhretleri seç. Aiakos, sen de çıkar ölüler diyarından onları!” diye kükredi adeta.
Aiakos asasını kaldırdı ve şiddetlice yere vurdu. Salvador Dali peydah oldu ortalık yerde. Yarı eğilerek reverans yaptı ve;
-Ben Dali, İspanya’da doğdum. Şöhretim çok olduğu için Rheme beni iyi tanır. Sürrealizmin temsilcisiyim. Yaptığım eserleri imgelerle anlattım genelde. “Belleğin Azmi” eserim vardır ki, bilmeyen yoktur, dedi.
Arkasındaki bulut kümesinden Raffael belirdi. Yavaşça;
-Ben İtalyan’ım dedi. En iyi bilinen eserim “Havva’nın Yaratılışı”dır. Hristiyanlık tarihi oluşturur eserlerimi, dedi, Dali’ye dik dik bakarak ve geri çekildi.
Sıradaki gelsin dedi Rheme ve elini ağzına yarım kapatarak, diğer tanrılara, “Bu biraz kırıktır” dedi.
-Ben Vincent Van Gogh, dedi adam.
Hollandalıyım, Empresyonistim, canlı renkler tercihimdir, dedi dik bir sesle ve söndü birden, uysal bir kedi gibi fısıldadı.
–Gougin’le aramız bozuldu, psikolojim alt-üst oldu. Hastalığımın atak olduğu bir gün, alıverdim kulağımın yarısını usturayla, dedi ve gözleri donuklaştı.
-Hem şizofreni hem de bipolar bozukluğum vardı.
Apollo: Eeeee.. Sonuç?
Van Gogh: Sonuç? Ne sonucu? İntihar ettim işte! Haaa, yanımda birini daha getirdim. Adı Goya, İspanyalıdır. Konuşmayı pek sevmez, kılığından da anlayacağınız gibi saray ressamıdır. Portreler, gravürler yapar.
Rheme “Tamam, yeter!” der gibi elini kaldırdı. Gözlerini kıstı arkadan geleni görebilmek için…
Rheme, Apollon’a bakarak “Bu da Picasso’dur” dedi. “Eciş-bücüş şeyler çizer, bir insan yapsın, ağzı nerede, burnu nerede bilemezsiniz. Lucifer çarpmış gibi” dedi.
Picasso, Rheme’ye bakarak;
-Geometrik desenlerle çizim, diye düzeltti. Kübizm denir ona.
Rheme bıyık altından güldü.
-En bilinen eserlerimden biri de Guernica‘dır, dedi.
Ve işte yaşlı kurt dedi, Rheme. Ve Leonardo Da Vinci’yi işaret etti.
-Matematikçidir, mimar-mühendistir. Heykeltraş, müzisyen, astronom, botanikçi, jeolog, dedi ve soluklandı…
-Off, dedi, sayarken yoruldum.
Yaşlı bilge yavaşça kafasını eğdi ve “Anatomik çizimler yaptım, kaslar, kemikler, organlar… Çok gerçekçi çizimlerdi bunlar. En bilinen işlerimden ikisi Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği’dir.” dedi. Başını öne eğdi ve;
-Ama kader işte.. Bir anda sağ koluma felç indi, resim yapamaz oldum. Ben de bilimsel çalışmalara verdim kendimi, dedi ve sustu.
Apollon kafasını uzatarak baktı ve;
-Bir kadın mı O?, diye sordu.
Dumanların içinden tek bacağı ile aksayarak geldi ve;
-Evet yanılmadınız, bir kadınım ben. Adım Frida Kahlo. Ressam Diego Rivera’nın karısıyım. Hiç anlaşamadık onunla, hep kavga ettik, çileli bir yaşam sürdüm. Defalarca ameliyattan sonra, işte görüyorsunuz, bacağım kesildi. Ama bundan sonra daha çok asıldım resme, otoportreler yaptım hep. Sürrealist çizgide değerlendirildi eserlerim, dedi.
En son Abidin girdi içeri, bulutların arasından, Abidin Dino…
-Ben bir Türk’üm dedi, Dino. Hep bahsedilen, mutluluğun resmi vardır ya, hani cümbür-cemaat yatakta.. Ben çizmedim onu, yabancı bir ressamındır o resim. Evet, Nazım sordu bana, “Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye. Ama yapamadım ben. Fakat yaptığım ”Uzun Yürüyüş” adlı tabloma Nazım yazmıştı bir şiir. Pek bilen yoktur bunu. Dur bakayım nasıldı?….
Bu adamlar Dino,
Ellerinde ışık parçaları,
Bu karanlıkta Dino,
Bu adamlar nereye gider?
Sen de, ben de Dino,
Onların arasındayız,
Biz de, biz de Dino,
Gördük açık maviyi…..
Duymuştum Nazım’ı dedi, Zeus. Ama bu kadar yeter yoruldum, nihayetinde ben yaşlı bir tanrıyım.
Bir işaretiyle savruldu, yıldızlar parlayarak, gök duman bulutlara…
Abdurrahman Özdemir