Adlandıramadığını, tanımlayamadığını yahut kendine benzemeyeni kuşkuyla karşılayan insan, ya onu kendine benzetecek ya da dışlama mekanizmalarını devreye sokarak yalnızlaştıracaktır. Enikonu yabancıdır karşısındaki. Alelacele bir çözüm bulmak gerekecektir. Julia Kristeva, çoğunluğun gözündeki yabancıyı “saydamlığı bulutlandıran kara melek, mat, derinliği kestirilemez bir itki” olarak tanımlar ve ekler: Nefret ya da ötekini imleyen yabancı, o çoğunluğun içinde yaşar. Modern toplumlarda bu yabancı, öteki olmanın yeni tarzlarına da denk düşer (1996, s. 9).
23. İzmir Kısa Film Festivali’nde Ulusal Kurmaca kategorisinde en iyi film ve en iyi kurgu ödüllerini kazanan, yönetmenliğini Barış Kefeli ile Nükhet Taneri’nin üstlendiği Ben Tek Siz Hepiniz, Hakan Bıçakçı’nın aynı adlı kitabında yer alan “Karanlık” öyküsünün uyarlaması ve çoğunluğun içinde tek kalan bir kişinin yaşantısı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanından alıntılanan bir tümceyle başlayan öyküye koşut olarak karanlığın çepeçevre sardığı başkarakter Deniz’in birkaç gününe odaklanan filmde elektrik kesintisinin kentin tamamında günlerdir sürmesine rağmen tek daire hâlâ aydınlıktır: Deniz’in dairesi. Metaforlar üzerine kurulan anlatı, “kurtarılmış bölge” olarak nitelenebilecek sınırlı bir alanda var olmanın, yaşamı etrafındaki karanlığı görmezden gelerek sürdürmenin olanaklarını tartışmaya açarken Deniz’le özdeşleşen izleyici, zaman ilerledikçe o aydınlığın da karartılmaya açık olduğunu hissetmeye başlar.
Deniz, kendi dairesinde de bir süre sonra mutlaka elektriğin kesileceğini düşünürken bu bekleyiş, karşıdaki karanlık dairelerden belli belirsiz seçilen bakışların verdiği tedirginliği, herkes o karanlıkta yaşamak zorunda kalırken başkarakterin böylesi bir güçlükle karşılaşmamasının neden olduğu suçluluk duygusu ve bir yerden sonra yalnızlığı beraberinde getirir. Film, iki tarafın konumunu da tartışmaya açar. Karanlıkta olan ve onu da kendisine benzeyene kadar gözetlemeye ant içmiş çoğunluğun içinde Deniz bir yabancıyken Deniz için de aynı koşullarda yaşamadığı çoğunluk, bir yabancıdır; ancak yalnızlaştırılan, öfkeli bakışların üzerinde dikildiği taraf, sadece Deniz’dir. Anlatının başkarakteri akademisyen kimliğiyle çevresinden saygı gören biriyken aynı zamanda ona saygı gösteren çevre tarafından kolayca yabancı konumuna itilebilecek de biridir. Kristeva’nın tanımına gönderimde bulunursak aydınlık tarafta olmasına rağmen çoğunluğa uyup koşullarını eşleştirmediği için karanlık bir saydamlığı bulutlandıran bir kara melek, modern zamanın yeni ötekileştirme tarzlarının bir gösterenidir.
Anlatı kişisinin akademisyen olmasına bağlı olarak aydınlık göstergesinin akla ilk gelen yananlam gösterileni onun toplumsal konumuyken on dört dakikalık anlatıya başarılı biçimde sığdırılan yan anlatılar, Deniz’in mesleğinden bağımsız, kişisel sıkışmışlığı üzerinden farklı okumalara da olanak verir. Bu da hem anlatıyı, hem karakterin deneyimi üzerine incelemeleri, hem de derinliği kestirilemeyen bir yabancıyı anlamlandırabilmek için yapılacak yorumları derinleştirir. Öte yandan, bu yazı dizisinin birincisinde olduğu gibi metinlerarasılık çerçevesinde okuma önerileri sunmak gerekirse, sözgelimi Joseph Conrad’ın Karanlığın Kalbi adlı anlatısında ya da Rıfat Ilgaz’ın Karartma Geceleri romanında kullanılan karanlık metaforları bağlamında bambaşka perspektifler geliştirmeye olanaklı bir film Ben Tek Siz Hepiniz.
Bu gönderiyi Instagram’da gör