İletişimciyim ve en başından bu yana çok çok absürt olanlar dışındaki tüm sosyal medya platformlarını deneyimledim. Bazılarını sevdim kaldım, bazılarını deneyimlemem yetti, bazılarının zaten günümüzde miadı doldu anılarda kaldılar.
Ve evet sözü son dönemin en moda sosyal medya platformu “ClubHouse”a getireceğim.
Deneyimleyenlerin yorumlarından anladığım kendini kaptırmaya en müsait ortamlardan biri olduğuydu. Bunca platform ve iş-güç arasında bu kez uzak dursam ne olurdu ki; evet evet kesinlikle uzak durmalıydım ben çünkü bu seferki platform konuşmalı falan malum; e benim serde zaten radyoculuk da var, içimde uyuyan radyocuyu falan uyandırmanın da bi alemi yoktu şimdi ki zaten konuşmayı da iyi anlatısı olan ortamda dinlemeyi de çok severken benim için tam bir batak olabilirdi bu yeni şey fikriyle uzaktan takip edebilirdim bu yeni ve çok popüler sosyal medyayı.
Ama malum hayatımın çoğunu adadığım müzik ve müzisyenler kısa sürede bu platformun en canı haline geldi ve ben de gelen davete kayıtsız kalamayıp daldım. İlk deneyimimde çok da güzel bir konunun içinde buldum kendimi: “Peki ya bağımsız müzik ne olacak?”
Müzisyenler, müzik sektöründe bir şekilde emek vermiş kişiler buluşmuştu odada ve çok güzel bir sohbet gerçekleşti. Bildiğim bir şeyi bir kez daha tecrübe ettim: Sosyal medya; geçelim sosyal medyayı internet dediğimiz o koca dünya nasıl kullanılıyorsa onunla karşılık veriyor bize.
İyiyse iyi, kötüyse kötü.
Demem odur ki sevgili okuyan ben Clubhouse olayını sevdim, çok kaptırmayacağım ama güzel konuların konuşulduğu odaları takip etmeye ve birikimlerimi paylaşmaya devam edeceğim. Siz de gelin. Clubhouse’a çıkın çıkın gelin; siz de konuşun-dinleyin.
Paylaşmak güzel.
