Bütünün içinde, kendinin dışında… Kendinin dışında, bütünün içinde… Senin yanında, benden uzakta.
Sürreal bir boşluğu gözlerimle çizdim. Görmek, hissetmekten daha zordu. Salvador Dali, hayatım boyunca hiç elimi bırakmadı. Çünkü görmeden yürüdüğümüz yollarda kendimizi korumak imkansızdı. Bir denge kurabilmek bile zordu. Neyse ki manzaramız hiç karanlık olmadı. Ne zaman gözlerimiz kararsa, ışıltılı gökyüzünün yıldızları yeni bir şans için kayardı. Dolunayın etrafında kelebekler neşeyle uçardı. Çünkü boşluk, özgürlükten doğardı.
Her zamanki gibi nedenler ve çünküler sıralıyorum. Zamanı ellerimin arasında esnetmek ve kendimi sıfırlamanın yeni formüllerini arıyorum. Bir elma kendini bölüyor, kendine fazla olmanın ağırlığından sıkılmış hafiflemenin yeni bir bedeni oluyor. Salvador Dali, doğuyor ve gerek yok kendini bölmene diyor. Kelebekler, tüm varlığını hafifletir. Dali’ yi bu kez başka bir bedende görüyorum. Bedeninden değil, onu enerjisinden tanıyorum. Koskoca evrenin kaydı dna’ mda açılmayı bekleyen bir sır gibi yavaşça açılıyor…
Ellerim topraktaki külleri öperken gülümsüyor. Saçmalıklarla dolu rüyada gibiyim… Kimselerim birbirine karışmış, herkesi tanıyıp kendimi tanımıyorum. Kendi kemiklerimi arıyorum, hala benden kalan bir iz arıyorum dünyada. Oysa yaratacak gücüm de var, hissediyorum.
Duyuyorum sesini “Sürreаlizm yıkıcıdır, аmа yаlnızcа vizyonumuzа sınırlаr koyаn prаngаlаrı yok eder.”
Boşluğa düşer gibi yaşadım her anımı. Teslim olduğumu sandım ama zihnim en farklı halimden kimlikler yaratmıştı çoktan. Onların elinden tuttum ve bir oyun kurdum.
Neden bazen kendimi hiç bulamayacağım yerlerde saklıyorum? Diğer ben 0° çizgisiyle hiçliğin kaynağı Greenwich gibi düşer önüme. Oysa sadece büyük bir kalabalığın ortasında onlara “kalabalık” olmayı göstermek istedim.
Her anım boşluk gibiydi. Büyük bir uçurum bak aramızdaki rezonans. Dünyanın canavarları salınır ruhuma, frekansı sürrealist bir genlik çizer kalbimin eksenini. Kimse bilmez ama ben unutkan bir ritimle düz yolları bile tırmanırım.
Bu kez kendime kolektif olacağım ki uyanalım bize.
Sırada alışılmamış halimle alışıldık planlardan daha önce hiç alınmamış sonuçlar almak var. Aynı yere bakıyoruz sanarlar ama hiç bakılmamış noktasına değer gözlerim. Göremesem bile nerede ne var, baksam hissederim. Sırada hiç ulaşılmamış bir açıdan, hiç görülmemiş bir manzara yaratmak var.
Ben seni de bilmeyi dilemişim ama çoktan… Sen ve sizin için harcansam artık bana “biz”der miydiniz? Ne bir faydam olur bundan, ne de bir aitliğim.
İçimde zaten tüm karanlıklar coşkuyla alevleniyor, hücrelerimde küle dönüşüyor. Sadece dünya biraz daha saflaşsın.
Bildiğinizi sandığınız her şey size geri dönüyor kendinizi yansıta yansıta. Çünkü her şey iç içe geçmiş, bir şeye ulaşmaya çalışıyor. Herkes kendi kuyruğunu ısıran yılanlar gibi davranıyor.
Farklı bir şey yaratıyorum ilk kez kendim için.
Hiç ihtiyacım yoktu belki de o topraklanmış kemiklere.
Kelebeklerle barışıyorum, kanat çırpıyorum yaşam coşkusuyla ateşlerin üzerinde. Uzaklaşıyorum sonra oradan, kendime yaklaşmak için. Hep saf’ tım aslında, kendimi başkalarından gözlerinden izlemeye takıntılı ruh halim uzaklaştırmış beni benden. Çünkü herkes gözlerini kullandığında görmek istediği gibi çizer resmimizi. Gözlerini kapat ve kalbinle bak.
Salvador Dali, bunu yaptıktan sonra benim için elmanın üzerine bir kelebek çizdi.
Aslında hepimizi çizdi…
Adelina Gençoğlu