Radyo programları 1980’lerde ve 90’larda çok güzeldi şimdi nerde… Kasete kaydedilip sonradan dinlenen… Çünkü bizler mp3 kültürüne yenik düşmeyen 1990’larda baya baya radyo dinleyen, dinlediğimiz müzikleri radyodan kaydeden 1980 kuşağının bir devamıydık.
Stüdyo FM vardı, Yavuz Aydar ağabeyimiz çok güzel yayınlar yapardı. Bir albümü, bir sanatçıyı, bir program dahilinde tanıtır ve o sanatçı ya da grubun albümünü çalar bize dinletirdi. Biz de kaydederdik. Düşünsenize o yıllara tanıklık eden kasetleri, kaset çalara koyduğun zaman dinlediğinde aldığın keyif, hiçbir şeyde yoktu. Çünkü o zamanlar internet yok, mp3 yok kaldı ki bir albüm çıkacak da onu edineceksin. Aynı yıl çıkmış bir albüm bile bir sene sonra ülkemize gelir, bizim raflardaki yerini alırdı. Tabii o zamanlarda kasetçilerde şimdiki gibi hemen dinleme yok, gittiğinde ‘Ağabey şu albüm var mı?’ dediğinde pazartesi çıkacak derdi.
Misal sen gazeteden ilanı görüp koştuğun için hüsrana uğrar dönerdin ya onun gibi… Tabii 90’lı yıllar 80’li yıllar gibi gelişmese de radyoculuk mevzusu anonslu programlar devri güzeldi. Hale, Jale, Lale’nin istediği parçamızı çalıyoruz kabilinden anonslarla… Kısaca radyo programcılığı, radyoda bir iş yapmak şimdiki gibi öyle kolay olmadığı için belki bize güzel geliyordu. Ama öyleydi çünkü neden? Deminde dediğim gibi internet çıktı çıkalı artık kimse radyonun başına geçip müzik dinlemiyor. Şimdilerde internet radyoculuğu kavramı çok gelişti. Bugün İstanbul frekanslı bir radyoyu internet üzerinden İzmir’e kadar götürme şansınız var; tabii İzmir’deki bir radyoyu da İstanbul’a getirebilmek. Fakat güzel olan neydi FM/AM dalgası olan bir radyoda, elle o radyonun frekansını arayıp bulmak. Bazı yerlerde vericiler daha yüksek çektiği için güçlü ses alabilmek ya da bazı yerlerde hışırtılı ses alabilmek… Bir büyüğümüz ‘oğlum bak ne çalıyor’ dediği zaman radyoda, koşa koşa gidip radyonun başına geçmekti… Misal annem genelde benim için hep ‘oğlum, Ersen çıktı koş, Erkin Koray çıktı yetiş’ derdi. Ya da işte geceleri olan pop müzikleri hem de yabancı olanları dinlememi isterdi. Şimdiki çocuklara bakıyorum da 1983 güzel bir yıldı diye geçiriyorum içimden… Çünkü Sezen Cumhur Önal çıktığı vakit pür dikkat olmak, arada radyo konserlerini dinlerken sanki görüyormuşuz gibi, ordaymışız gibi hayal etmek…
Misal Milliyet Liseler Arası Müzik yarışması birincisi Kadıköy Ticaret Lisesi ilk programını TRT radyosunda gerçekleştirmişti. Helal olsun çok güzel müzisyenlerdi; onları görmüyorduk ama yaşıyorduk adeta…
Geçen gün 1.5 saatlik bir araba yolculuğumuz sırasında bir radyo kanalı, bir playlist yapmış dinliyoruz. 1.5 saatin sonunda tekrar başa dönüyor, onu bile otomatiğe bağlamışlar. Ama şimdilerde iyi işlerde yapılmıyor mu? Evet ama işte bir elin parmaklarını geçmiyor… Yukarıda da dediğim gibi konsepti albüm tanıtımı olmayan ama güzel ve kaliteli müziklerin çalındığı nostaljik programlar kategorisinde de bugün; ‘Sarı Tramvay’, ‘Hakan Erenle Bir Zamanlar’ ile ‘Geçmiş Bahar Mimozaları’ programlarını sayabilirim. Hala birçok kişi bu programları kasete kaydediyor ve sonrasında tekrar tekrar dinliyor. Evde olduğum sürelerde de nostaljik olarak programları radyodan dinliyorum ama radyo olmadığı zamanlarda da İnternet üzerinden.
Fakat dediğim gibi eskilerin tadı bir başkaydı… Dilerim bu tarz programların sayısı daha da fazlalaşır ve genç nesil bu programları dinleyerek kalitenin tadına varırlar.
Cem Arık